Haber Detayı
27 Ağustos 2021 - Cuma 15:51
 
Gergerlioğlu: Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmıyor
HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hak ihlalleri ve önemli gündem maddeleri ile ilgili haftanın basın toplantısı düzenledi.
Güncel Haberi


Gergerlioğlu şunları söyledi:

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmıyor

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmıyor ve kendisine yönelttiğimiz, yöneltilen birçok hak ihlali başvurusu konusunda gerekli tetkikleri, raporları yapmıyor ve bu konuda yapılması gerekeni de biz yapmak durumunda kalıyoruz ve bundan dolayı da birçok hak ihlalini gündeme getirerek çözüme kavuşması için yetkili mercilere mesajlar vereceğiz!

Keyfi gerekçelerle insanlara denetimli serbestlik verilmiyor.

Biz haftalardır söylüyoruz! Denetimli serbestlik, koşullu salıverilme konusunda çok büyük sıkıntılar var. Türkiye’de yüzbinlerce insan mahpus, mahpus yakını çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Keyfi gerekçelerle insanlara denetimli serbestlik verilmiyor. 25 Nisan 2020’de çıkan infaz indirim yasası görüşmelerinde biz cezaevi gözlem kurullarının yetkilerinin arttırılmasının oldukça sıkıntılı durum olduğunu söylemiştik ve bunun yoruma açık bir şekilde gözlem kurulları tarafından istismar edilebileceğini söylemiştik. Korkumuz gerçek oldu maalesef ki Anayasa’yı çiğneyen bir yönetmelik çıkarıldı 29 Aralık 2020’de ve koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik konusunda cezaevi gözlem kurulları son derece keyfi kararlar ile insanların özgürlüklerini gasp etmeye başladı, aylar sonra tekrar değerlendiririz, 1 ay sonra tekrar değerlendiririz diye cezanın tamamı bitirilene kadar insanları keyfi gerekçelerle niyet okuyarak oyalamaya başladılar!     İnsanların koğuş değiştirme gerekçelerini niyet okuyarak iptal ettiler, yaptıkları açlık grevlerini bir disiplin cezası olarak niteleyerek onları cezalandırdılar! Kendilerine gelen mektuplar gerekçe gösterildi ve bütün bunlardan sonra çok afaki nedenlerle denetimli serbestlikler, koşullu salıverilmeler inkâr edildi ve insanlar büyük mağduriyet yaşadılar! Bunu kabul etmiyoruz, birçok şikâyet duyuyoruz bunlarla ilgili bunları gündem etmeye devam edeceğiz!

Kişilerin annesi, babası vefat ediyor aslında izin verilmesi gerekiyor ama yokuşa sürerek cezaevi savcıları izin vermemeye çalışıyorlar!

Başka ihlaller de var! Biz birçok cezaevi ile görüşüyoruz, mahpus yakınları bize başvuruyor! Kişilerin annesi, babası vefat ediyor aslında izin verilmesi gerekiyor ama yokuşa sürerek cezaevi savcıları izin vermemeye çalışıyorlar! Kimi zaman insanların yakınları hastanede oluyor! Ölüm döşeğinde oluyor ama cezaevi savcıları buna da izin vermemeye çalışıyorlar, bu büyük bir mağduriyet oluşturuyor. Bakın mesela Antalya Döşemealtı L Tipi Cezaevi’nde Cuma günü bir kişinin babası hakkın rahmetine kavuştu. 1 saat olsun cenazeye katılsın diye talepte bulunmuş aile; “Kesinlikle izin vermeyiz.” dediler, Covid-19 varmış, aynı saatlerde bizi yönetenler topluca cenaze namazı kılıyorlardı.” diyor bize başvuran kişi. Evet dışarıda cenaze namazları topluca kılınıyor ama her nedense cezaevinden insanların bir kişinin gelmesi çok ağır bir şekilde yokuşa sürülecek bir hadise olarak görülüyor!

Bakın yine Afyon T1 ile ilgili oldukça şikayetler geliyor bize. “Ömer Bey Afyon T1 de kalan erkeklere psikolojik baskı yapıyorlar, gardiyanlar tarafından dövmekle tehdit edildiği, ailelerine tehdit edildiklerini söylemişler, koğuştan 4 kişiyi hücreye atılmış.

Maraş Türkoğlu Cezaevi’nde geçen haftada gündeme getirdik. Günde 17 saate varan su kesintileri var, çok şikâyet var. Düşünün biz dışarıda 24 saat istediğimiz zaman su bulabiliyoruz ama cezaevinde kötü koşullar altında, zor koşullar altında insanların 17 saat boyunca suya ulaşamaması nedir? O yüzden tekrar hatırlatmak, Adalet Bakanlığı Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne tekrar söylemek durumundayız!

 

İfade özgürlüğünü kısıtlayıcı hiçbir yasağa, cezaya boyun eğmeyiniz.İfade özgürlüğü ile ilgili birçok ceza kesiliyor polis tarafından bunlar iptal ediliyor! Bakın Bölge İdare Mahkemesi’nde KHK’lı Nazan Bozkurt’un yaptığı açıklamalar sonrası polis tarafından kesilen cezaların Bölge İdaresi Mahkemesi’nde kesinleşen iptal kararını gösteriyorum. O yüzden buradan kamuoyuna hatırlatıyoruz; ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı hiçbir yasağa, cezaya boyun eğmeyiniz. Bakın hukuku talep ederseniz yarın öbür gün mahkemelerden bu cezalar iptal edilir, direnmeye devam edin diyorum. Nazan Bozkurt’ta böyle önemli bir başarı kazanmış. Hak arayana ceza kesen mantığın boşa çıktığını buradan tekrar söylemiş olalım!

 

İYİ Partili Buğra Kavuncu’ya da geçmiş olsun diyoruz.

Geçtiğimiz günlerde İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’ya yönelik saldırı düzenlenmişti. Biz hangi kesimden olursa olsun; ifade özgürlüğü alanında özgürlüklerini kullanmaya çalışan tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu özgürlüklerini sonuna kadar kullanmaları gerektiğini, en ufak bir saldırıya uğramamalarını gerektiğini net bir şekilde söylüyoruz. Hiçbir ayrımcılık yapmadan bunu söylüyoruz. İYİ Parti’li Buğra Kavuncu’ya da geçmiş olsun diyoruz. Polisin bu tür saldırılara göz yummamasını, daha dikkatli olmasını ve saldırganların bulunması noktasında da görevini yapması gerektiğini söylüyorum.

 

Ağır hasta bir kadın!

Size bir hasta fotoğrafı göstereceğim. Ağır hasta bir kadın! Bu kadın maksiller kanser yani elmacık kemiğinde kanser var, sol elmacık kemiğinde kanser olan bir kadın ve vücuda da yayılmış durumda! Eşi de cezaevinde, kendisi de ceza almış ve cezaevine girmek üzere. Aslında kendisine Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi cezaevinde kalamaz raporu vermiş ama İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan bu rapor teyit edilmediği için şu anda bir bekleyiş halinde, her an cezaevine alınabilir. Oldukça kötü bir halde, iltihaplı bir yarası var, bu haldeki bir insanı cezaevine almazlar, bu bir cinayet olur, çok zor durumda kanserli, eşi de cezaevinde olan ve yatalak durumunda olan bir kadını Türkiye Cumhuriyeti’nde cezaevine alacaklarsa el insaf diyorum. Bir an evvel İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun infaz erteleme kararı vermesi lazım. İnsanlığımız vicdanımız ölmemeli diyorum. Bu kadın aylardır büyük sıkıntılar çekiyor ve biz de bunu gündem ediyoruz, her an cezaevine girebilir. Girmemesi için bir gündem yapıyoruz ve yetkilileri duyarlılığa çağırıyoruz, adli tıp kurumunun bir an evvel karar vermesi gerektiğini söylüyorum!

 

Kürtçe dışlanıyor, ötekileştiriliyor ve Kürtçe konuşan vatandaşlar maalesef ötekileştiriliyor.

Geçtiğimiz günlerde sevgili vekilimiz Leyla Güven Elazığ Cezaevi’nde halay çekerken Kürtçe şarkılar, ifadeler kullandığı için cezaevi yönetimi tarafından ifadesi istenmiş, gönderilen yazıda “Bilinmeyen bir dilde halay çektiniz, ifadenizi, savunmanızı verin.” Denmiş. Anlaşılan Kürtçe yasakları devam ediyor, bilinmeyen, anlaşılmayan dil denerek, bu ülkede milyonlarca insanın kullandığı Kürtçe ötekileştiriliyor bu da milyonlarca Kürt’ün kalbini kırıyor ve hukuka, eşitliğe, adalete aykırı bir durum oluyor. Bu ülkede binlerce yıldır, Kürtçe, Türkçe ve diğer birçok dil birlikte konuşuldu ve insanlar bunu garipsemedi anlamaya çalıştı ama anlaşılmayan bilinmeyen bir dil denerek Kürtçenin bile adını anmayarak aşağılama gayretiyle bir ifade kullanılması resmi evraklarda kabul edilecek bir davranış değil. Aynı zamanda Didem Arslan Yılmaz isimli Show Tv sunucusunun da Kürtçe konuşan vatandaşa yönelik aşağılayan ifadelerle “Doğru, dürüst konuş kardeşim. Burası Türkçe konuşulan bir yer, doğu dilleri konuşma, sus.” Demesi kabul edilecek bir davranış değil hem iktidar hem medya dilinde Kürtçe dışlanıyor, ötekileştiriliyor ve Kürtçe konuşan vatandaşlar maalesef ötekileştiriliyor. Bu kabul edilecek bir davranış değil. Biz bütün bunlardan sonra bu ülkenin büyük yarası olan Kürt meselesindeki sorunların bitmediği ve bunların bitmemesi halinde bu ülkede huzursuzluğun, sıkıntının devam edeceğini söylüyoruz. İnsanların ana dilini konuşmasının engellenmesi, insanların ana dilini konuşurken üzerlerinde baskı hmesi kabul edilecek davranışlar değil! Bir an evvel Kürt kimliğini, dili üzerindeki baskılar bitirilmelidir. Net bir şekilde söylüyoruz, bitmediği taktirde binlerce defa söyleyeceğiz ve kabul etmeyeceğiz. Allah’ın yarattığı bir dil olan Kürtçenin konuşulmasının engellenmesi hem İslam’a, hem insanlığa, hem hukuka aykırıdır, kabul edilecek bir davranış değildir! Kürtçe konuşanı aşağılamak bir suçtur! Bu konuda da yargı mercilerinin gerekeni yapacağını umuyorum. Biz Leyla Güven’e yönelik bu yasaklama tehdit muamelesi dolayısıyla bir soru önergesi verdik, bu soru önergesinde Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e bazı sorular sorduk onları okumak isterim.

Leyla Güven ve 8 kadın mahpus hakkında Kürtçe şarkı gerekçesiyle soruşturma başlatıldığı iddiası doğru mudur? Bu iddia doğruysa hangi gerekçe ile soruşturma açılmıştır?

Soruşturma iddiası doğruysa, cezaevlerinde halay çekmek için hangi diller için serbest hangi diller için yasaklanmıştır?

Kürtçe şarkıda halay yasaksa bu mantıkla halay başı olmak örgüt yöneticiliği kapsamına alınacak mıdır? Bu kapsamda herhangi bir yasal çalışma var mıdır?

Kürtçe şarkı için anlaşılmayan bir dil ifadesi kullanıldığı iddiası doğru mudur? Bu iddia doğruysa, kadim bir dil olan Kürtçe yüz yıllardır bu coğrafyada neden hala bir türlü anlaşılamamaktadır?

Kürtçeyi anlaşılamayan bir dil olarak gösterme yerine, Kürtçe’yi anlamaya çalışsanız çok daha doğru olurdu. Bu ülkede en az 20 Milyon insanın ana dili olan Kürtçe’yi hala böyle dışlama gayretini de protesto ediyoruz.

Cemal Yıldırım tehdit ediliyor

Cemal Yıldırım KHK ile ihraç edilen bir kardeşimiz, KHK ile ihracına karşın direndiği için çeşitli defalar tehdit edildi, gözaltına alındı ve biz de kendisinin eylemlerinde destek verdik yoğunlukla. Cemal Yıldırım geçtiğimiz günlerde bir tweet atarak kendisinin tehdit edildiğini ve ardından gözaltına alındığını söyledi. Her gün ülkemizde vatandaşların böyle şikayetlerini duyuyoruz. Vatandaşlar emniyetle, huzurla güvenle bu topraklarda yaşayamayacak mı? Gecenin bir yarısı sabahın körü alınıp, birileri tarafından götürülecek endişesi ile mi yaşayacak. Bunlar normal demokratik bir hukuk devletinde olmaması gereken hususlardır!

KHK ile ihraçlar konusu devam ediyor!

KHK ile ihraçlar konusu devam ediyor! Yüz binlerce kişi büyük bir sıkıntı yaşıyor! Yurdun dört bir tarafına gittiğimiz zaman yüzbinlerce KHK’lının çaresiz, umutsuz, bezgin, üzgün bir şekilde adalet beklediklerini görüyoruz! Yurdun dört bir tarafında en küçük ilçeye de gitseniz, çeşitli illere de gitseniz her yerde KHK zulmüne uğrayan yüzbinlerce insanı görüyorsunuz. KHK’ların iptal edilmesi, hukuka dönülmesi, OHAL’in bitirilmesi, bu ülkede Anayasa’ya dönülmesi gerekiyor. OHAL üzerinden 5 yıl geçti halen OHAL’i devam ettirmeye çalışıyorlar, KHK meselesi de halen devam ediyor!

Afgan da Afgan Market açabilir. İnsanları niye böyle hedef gösteriyorsunuz?

KHK meselesi dışında maalesef ırkçılıkta devam ediyor! Bakın size bir market fotoğrafı gösteriyorum. Niye bu marketin fotoğrafını gösteriyorum? Çünkü geçtiğimiz günlerde Mv. Ümit Özdağ bu market fotoğrafını paylaşarak; bu market sahibini hedef gösterdi. Kırşehir’de Afgan Market isimli bir market kurmuş Afgan’lı. “Nasıl bir Afgan Afgan Market kurar?” diye bir paylaşım yapmış Mv. Ümit Özdağ. Bunu kınıyorum. Bu ülkede insanlar eğer bulunuyorlarsa, yaşıyorlarsa, ticaret yapma, iş yeri açma hakkı var. Almanya’da Türkler nasıl ki Türk market açabiliyorlarsa buradaki bir Afgan da Afgan Market açabilir. İnsanları niye böyle hedef gösteriyorsunuz? Bu market birtakım ırkçılar tarafından saldırıya uğrayabilir. Şu fotoğrafı garip bir hal olarak yayınlamak, hiç hoş bir hadise değil! Ümit Özdağ’ı bu paylaşımından dolayı kınıyorum!

Deniz Salmanlı haksız hukuksuzca 22 yıllık TRT’deki işinden atıldı.

Yine bir başka üzücü olay! TRT’de 22 yıllık bir emekçi! Deniz Salmanlı isimli bir hanımefendi Haber-Sen’e üye olduğu gerekçesiyle. Kızıldere direnişinin yıldönümü üzerine açıklama yapması üzerine ve yine ilginç biliyorsunuz benim tutuklanmam, vekilliğimin düşürülmesi, cezaevine atılmam ile ilgili bir macera yaşandı bu ülkede, bütün kamuoyu takip etti ve en sonunda Anayasa Mahkemesi bana yapılan her şeyin hukuksuz olduğunu, vekilliğimin düşürülmesinin, zindana atılmamın, evde ve Meclis’te hepsinin A’dan Z’ye hukuksuz olduğunu söyledi ve tekrar Meclis’te vekilliğe başladım. Bu süreç içinde bana yapılanları kınayan paylaşımlar yaptığı için, benim paylaştığım tweetleri RT ettiği için Deniz Salmanlı hanım işinden ihraç edilmiş. Düşünebiliyor musunuz? Yargı, yürütme, yasama başkanlığı bir hukuksuzluk yapıyor, vatandaşlar bunu eleştiriyor ve sonunda da yapılan hukuksuzluk apaçık ortaya çıkıyor! Biz Meclis’e iade ediliyoruz, bu arada bütün bunları yasal bir şekilde eleştiren bir insan bundan dolayı işinden ihraç ediliyor. Ülkedeki demokrasi, ifade özgürlüğü ve hukukun durumu utanç verici bir halde! Bana ve Barış Atay’a yapılan saldırıları kınadığı için ve bir sendika üyesi olduğu için ihraç edilmiş durumda. Bunu da kınıyoruz maalesef ihraçlar devam ediyor, KHK’lar bitti ama bakanlıklar kendi kafalarından uyduruk gerekçelerle memurları ihraç etmeye devam ediyor! Kabul edilecek bir davranış değil! TRT’de 22 yıllık emekçilik yapmış kaliteli, vasıflı bir eleman, basit gerekçeler, uyduruk gerekçelerle ihraç ediliyor!!! Biz bununla ilgili soru önergesi de verdik ve Deniz Salmanlı isimli Deniz Salmanlı isimli yurttaşın işten çıkarılma gerekçesi nedir? Diye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorduk. Bana, Barış Atay’a ve Kızıldere yıl dönümü olduğu iddiaları olduğu doğru mudur? Bu gerekçeler doğruysa bunlar hangi hukuki metine göre suç olarak gösterilmiştir?

Milletvekillerine destek açıklamak, insan haklarından yana açıklama yapmak suç mudur?

Deniz Salmanlı’nın sendikal çalışmalarının ihraç edilmesinde etkili olduğu iddiası doğru mudur? Sendikal hak bir Anayasal hak olduğu halde bunlar ihraçta etkili miydi?

İktidarın kendine yakın hmediği sendikalara karşı taraflı davrandığı iddiası doğru mudur? Bu iddia doğruysa Anayasa 10. Maddede garanti altına alınan eşitlik nasıl sağlanacaktır?

TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’in görevden ayrılmasının ardından yerine gelen Mehmet Zahid Sobacı’nın özellikle bu ihracı gerçekleştirdiği iddiası doğru mudur?

Deniz Salmanlı’nın kadın erkek eşitliğine vurgu yaptığım sebebiyle işten atıldım iddiası vardır. Bu iddia doğruysa TRT Genel Müdürlüğü Deniz Salmanlı ile farklı mı düşünmektedir?

TRT’nin taraflı yayın yaptığı iddiası muhalefet tarafından sürekli dile getirilmektedir. Bunun böyle olmadığıyla alakalı TRT’nin somut delilleri var mıdır?

Deniz Salmanlı’nın görevine dönmesi gerekiyor, bunun için çalışma olacak mıdır? Diye sorduk. İnsanları uyduruk gerekçelerle işinden ihraç edemezsiniz, ihraç ederseniz biz bunların peşinde koştururuz!

Bu ülkede Ermeniler, Hristiyanlar kendilerini güvensiz hissediyor ama toprağın altında da mı güvensiz hissediyor.

Van’dan fotoğraf göstereceğim! Van Tuşba’da bir alan bakın burası neresi? Van Tuşba’da Kalecik Toki Konutları mevkiinde Ermeni mezarlığı burası! Burada eski bir Ermeni mezarlığı var, görüyorsunuz hac işareti var ve burada Ermeni mezarlığı tahrip edilmiş. Mezarlar açılmış, yağmalanmış, talan edilmiş, kemikler çıkarılmış utanç verici bir hadise var. Bu ülkede Ermeniler, Hristiyanlar kendilerini güvensiz hissediyor ama toprağın altında da mı güvensiz hissediyor. Çok üzücü bir hadisedir bunu da sormak isteriz!

Muhalefet parti vekiliysek bırakın polise söylenmeyi, hakaret etmeyi polis tarafından hakarete uğrama sonrasında adli ve idari işlemlerin yapılmasının önü kesiliyor

Geçtiğimiz günlerde bir AK Parti’li vekilin polis ile olan diyaloğunda küfürlü ifadeler kullanmıştı. Polisin kendisini durdurması sonrasında birtakım hakaret ifadelerini polise yöneltmişti ve bu kamuoyunda büyük tepkiyle karşılanmıştı daha sonra bu Milletvekili Zeynep Gülyılmaz özür dilemek zorunda kaldı. Biz Meclis’ten ve evimizden darp ile gözaltına alınırken; bu polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk. Tazminat davası açmıştık. Bunlarla ilgili idari izinler halen verilmiş değil! Suç duyuruları, idari başvurularımız ile ilgili ilerlemeler yok! Maalesef bu ülkenin hali bu işte! Muhalefet parti vekiliysek bırakın polise söylenmeyi, hakaret etmeyi polis tarafından hakarete uğrama sonrasında adli ve idari işlemlerin yapılmasının önü kesiliyor ama biz adaletsizliğin peşini bırakmayacağız değerli arkadaşlar.

Kocaeli’nde Alba Plastik isimli fabrikada 2’si kadın 2’si erkek 4 işçi cinsel tacizi bildirmeleri ve hak talepleri nedeniyle işten çıkarıldılar

Bir başka vaka seçim bölgem Kocaeli’nden. Kocaeli’nde Alba Plastik isimli fabrikada 2’si kadın 2’si erkek 4 işçi cinsel tacizi bildirmeleri ve hak talepleri nedeniyle işten çıkarıldılar. 4 işçi de işten çıkarıldı ve fabrika önünde eylem yapıyorlar. Kocaeli Valiliği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu konuda nasıl bir açıklama yapacak bekliyoruz. Taciz yapan insan da işten çıkarılmış, tacize uğrayanlar da işten çıkarılmış! Peki nasıl olacak? Tacize uğrayanlar neden cezalandırılıyor anlamak mümkün değil! Bununla da ilgili bir soru önergesi verdik. Şunları sorduk:

1.     Semra Demirtaş, Tuba Aladağ, Ender Konar, Hasan Can Bahadır isimli yurttaşların işten çıkarıldığı iddiası doğru mudur?

2.     Hasan Can Bahadır ve Tuba Aladağ isimli işçilerin Kod-49 “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” ile işten çıkarıldığı bilgisi doğru mudur? İnsanlar cinsel tacize uğruyor siz Kod-49 ile işten çıkarıyorsunuz! Anlaşılmaz bir durum!

3.     Bu iddia doğruysa bu şekilde işçiler hukuksuzca cezalandırılmak mı istenmiştir? Bu konuda açılmış bir soruşturma var mıdır?

4.     İşçilerin fabrika önünde darp edilmeye çalışıldığı iddiası doğru mudur? Bu iddia doğruysa şirket bu cesareti kim ya da kimlerden almaktadır?

5.     Tacizci olduğu iddiasında olunan biriyle işçilerin çalışmak istememesi suç mudur? Eğer böyle bir iddia varsa hangi hukuki metne dayandırılmıştır?

6.     Hak kaybına uğrayan işçilerin bu kayıplarının giderilmesi için Bakanlık düzeyinde hangi çalışmalar yapılacaktır?

Diye sorduk biz, Bakanlıktan bu konu hakkında açıklama bekliyoruz hem cinsel tacize uğrayıp hem de “İşini yapmadın, fabrikanın malına zarar verdin.” Diyerek insanların çıkarılmasına karşı biz itirazımıza devam edeceğiz.

Boğaziçi’nde de direniş haklı olarak devam ediyor!

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki direniş. Boğaziçi’nde rektör değişti! “6 ay sonra eylemler durur.” diyen Melih Bulu 6 ay sonra görevden alındı, kendisi de neye uğradığını şaşırdı. Usulsüz bir şekilde görevden alındı, kendisi de iktidarın bir dediğini iki etmiyordu ama iktidar kendisine de haksızlık yaptı, bir anda görevden aldı. Kendisine bile söylemeden onu rektörlükten attı ve sonrasında bakın kim rektör oluyor? Boğaziçi’nde seçim yapılıyor; 19 aday arasından açık ara farkla en düşük oyu Prof. Naci İnci çalışanların %67’si, öğrencilerin %92’si Naci İnci’nin rektörlüğüne karşı olduğunu söylüyor. Yine de 19 aday arasından Naci İnci rektör olarak atandı. Türkiye garipliklerinden bir gariplik daha! Sn. Erdoğan inada devam ediyor! Maalesef Boğaziçi’nde de direniş haklı olarak devam ediyor!

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri Naci İnci’nin atanmasıyla ilgili bir açıklama yaptılar. “Bugün bu atamayı kabul etmiyoruz çünkü 1. Naci İnci’nin rektör adaylığı Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri tarafından yapılan güven oylamasında akademisyenlerin %95’inin ret oyunu aldı.

Naci İnci vekâleten rektörlük yaptığı süre boyunca Can Candan ve Feyzi Erçin hocalarımız ile CİTOK Koordinatörü Cemre Baytok’un işine hukuksuz ve keyfî bir şekilde son verdi.
Aynı dönemde Naci İnci, karar alma süreçlerinde kurum içi usul, kural ve hukuki düzenlemeleri yok saydı; bölüm, fakülte, Üniversite Yönetim Kurulu ve Senato gibi kurulların iradelerini çiğnedi. Bu hukuksuz işlemler dolayısıyla yüze yakın hocamız çeşitli davalar açtı, “görevi kötüye kullanma” suçunu da içeren suç duyurularında bulundu.

Naci İnci öğrencilerimizi haksız ve hukuksuz disiplin soruşturmalarıyla baskı altına aldı. Türkiye’nin en önemli yüksek öğretim kurumlarından biri, bir kamu araştırma üniversitesi olan Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atamasının hangi ölçütlere göre yapıldığı; okulumuzca güvenoyu alan, Boğaziçi Üniversitesi’nin 17 yetkin ve liyakat sahibi rektör adayı mülakata dahi çağrılmazken adaylığı Boğaziçi kamuoyunca açıkça reddedilen Naci İnci neden tercih edildiği kamuoyuna açıklanmalıdır. Üniversitemizin iradesi hiçe sayılarak yapılan bu atamadan bir an önce geri dönülmesini talep ediyoruz.” Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri böyle söylemiş. Çok üzücü, Türkiye’nin saygın, çok nitelikli üniversitelerinden birisinin başına aylardır bu hadise geliyor! Öğretim üyeleri, öğrenciler perişan bir halde hakkı, hukuku bilimi adaleti talep ettikleri için haklarında soruşturmalar açılıyor! Derslerine çalışmak yerine o soruşturmalarla uğraşıyorlar! Hocalar her gün protesto gösterisi düzenliyor ama bilimsel usullerle rektör atanmama yoluna iktidar devam ediyor! Bunlar kabul edilecek hadiseler değil! Maalesef ki iktidar bu inadı devam ettiriyor! Düşünün akademisyenlerin %90’ından fazlası Naci İnci’nin rektör olarak atanmasını kabul etmiyor ama onların başına Naci İnci atanıyor!!! Çalışan sonuçları da burada; Naci İnci’ye çalışanlar %67 oranında karşıymış! Mezunlar; %89 oranında karşıymış! Öğrenciler; Naci İnci’ye %92 oranında karşıymış! Tüm bunlardan sonra Naci İnci rektör oluyor! Böyle bir üniversitede ne derecede sağlıklı bir bilim olur bunu anlamak mümkün değil!

 

Türkiye Uzay Ajansı güya Ay’a gidecekti

Türkiye Uzay Ajansı güya Ay’a gidecektik ya, bununla ilgili çalışmalar yapılıyordu Türkiye’de! Uzay Ajansı’na ayrılan bütçe Diyanet’in bütçesinin %1’i kadarmış. Osmanlı’da da böyleydi! 500 yıl sonra Türkiye’de değişen bir şey yok! Osmanlı’da da rasathane açılıyordu, Takiyüddin efendi 16.Y.Y.’da bir rasathane açmıştı; “Lüzumsuz bir kurumdur, topa tutun, kırın şunu denilerek rasathane yerle bir edilmişti. Aradan 500 yıl geçti Türkiye Uzay Ajansı’na da ayrılan para da bir harçlık mesafesinde!!!

 

Alev Şahin geçtiğimiz günlerde bir suç duyurusunda bulundu, biz de kendisine destek olduk!

Alev Şahin KHK ile ihraç edilmiş bir mimar. İşini doğru dürüst yaptığı için, yolsuzluk yapan müteahhitlere geçit vermediği için işinden atılımıştı! Düzce Belediyesi’nde çalışıyordu, maalesef Türkiye’de dürüst, namuslu, onurlu insan olursanız işinizden atılıyorsunuz. Çürük binalar yapan müteahhitlerin projelerine onay vermediği için işinden atıldı bunu çok iyi biliyoruz! Kendisi çok dürüst, namuslu, onurlu bir insan ve bu projelere izin vermemişti ve bir şekilde ayağı kaydırıldı. Ardından direnişteydi, yıllardır KHK ile ihraç sonrası direniş yolunu seçmişti, hiç kimseye zarar vermeden “İşimi geri istiyorum.” Diyordu, Düzce’de, Yüksel’de bu direnişlere katılmıştı ve birileri ona kafayı takmıştı. Geçtiğimiz günlerde 6 tane polis Alev Şahin’i evinin yakınlarında durdurarak: “Seninle bir konuşacağız, bir çay bahçesinde çay içelim. Arabaya bin de seni bir yere götürelim.” Dedi. Alev Şahin: “Böyle bir şey anlamsız, saçmadır. Niye böyle bir şey yapıyorsunuz?” dedi ve bunu sosyal medyadan kamuoyuna duyurunca polis olduğunu iddia eden kişiler tarafından tekrar arandı ve “Biz seni kaçırmayacaktık, seninle sadece çay içecektik.” Denilerek açıklamalar yapıldı. Bunlar A’Dan Z’ye yanlış. Eğer ki bir memursanız, bir kişinin ifadesini alacaksanız davet edersiniz karakola, savcılığa; ifadesini alırsınız daha sonra gereken işlemleri yaparsınız. Böyle: “Gel çay bahçesinde bir şeyler konuşalım.” Bunlar usule, resmiyete uygun şeyler değil! Bu kişiler polis midir değil mi bu da belli değil. Bundan dolayı Alev Şahin suç duyurusunda bulundu biz de yanındaydık. Savcı memur olduklarını varsayarak memur suçlarından soruşturma başlatacağını söyledi. Poliste olmayabilirler, ne oldukları belli değil ama işin garip tarafı ertesi gün olayı gören kamera kayıtlarının kendisini polis olarak tanıtan kişiler tarafından alınıp imha edildiğini öğrendik! Alev Şahin bunu da söyledi! Demek ki birileri bir şeyin üstünü örtmeye çalışıyor. Türkiye’de bir vatandaşın kendisini emniyette ve güvende hme oranı bu kadar düşük bir halde, bu kadar dibe vurmuş halde bunu da hepimiz bilelim!

Türkiye’de devlet eliyle vatandaşların kaçırılma girişimlerinin kesinlikle kabul edilemez

 Maalesef Türkiye’de bir siyah Transporterlar geneleği var. Görüyorsunuz, siyah Transporter oluyor, siyah Ford oluyor ama böyle içi görünmeyen bir araba oluyor, insan kaçırma girişimlerinde, insanlar içine atılıyor ve bilinmeyen bir yere götürülüyor, tehdit ediliyor, ajanlık telkin ediliyor, iş birliği teklif ediliyor. Bunun gibi hadiselere çok rastladık. Gökhan Güneş vakasında kaçırılan Gökhan Güneş 5 gün sonra işkence edilmiş halde bulunmuştu. Vatandaşların can ve mal güvenliğinin tehditi altında olan bir ülke hukuk devleti olamaz ve ne beyaz Torosları ne de siyah Transporterları kabul ettiğimizi söyleyelim. Kesinlikle bunları kabul etmiyoruz. Türkiye’de devlet eliyle vatandaşların kaçırılma girişimlerinin kesinlikle kabul edilemez çok ağır bir insan hakları ihlali olduğunu tekrar ifade edelim!

Diyarbakır’da, Sur’da, Sur içinde ve Diyarbakır’ın değişik yerlerinde tetkiklerde bulundum.

Dün Diyabarkır’daydım. Diyarbakır’da, Sur’da, Sur içinde ve Diyarbakır’ın değişik yerlerinde tetkiklerde bulundum. Diyarbakır’da maalesef esnafların durumu çok kötü! Maliye uzmanları ile konuştuğumuzda birçok şirketin iflas ettiğini, esnafın çok zor durumda olduğu haberini aldım! Diyarbakır’da esnafın durumu hakikaten iyi değil! Ev fiyatları yükselmiş, kira fiyatları çok yükselmiş durumda! Yine 6 yıl önce olayların olduğu Sur bölgesinde de halen çalışmaların bitmediğini Sur içinde halen giriş yasağı olduğunu, çalışmaların bitmediğini gözlemledim. Bunlar kabul edilecek hadiseler değil! Bir an evvel buradaki mağduriyetler giderilmeli! İnsanlara hakları iade edilmeli ve bu gecikme telafi edilmeli! Biz Diyarbakır’da Kürt halkını maalesef ki kırgın, yorgun, üzgün gördük ülkenin bir ucundaki insanları mutsuz etmeye bu iktidarın hakkı yok! Ülkenin doğusu da batısı da kuzeyi de güneyi de aynı derecede eşit adil  muamelelere tabi tutulmalı. Bu ülkedeki insanlar; Diyarbakır’daki, Şırnak’taki, Hakkari’deki insanlar kendilerini üvey evlat hissediyorsa ülkede huzur ve mutluluk olamaz! Bunu devlet yetkililerinin bilmesi lazım. Biz sahada sokakta gördüklerimizi söylüyoruz. İnsanlarımızın mutlu olması lazım, eşit ve adil muamele görmesi lazım. Bunları tekrar söylemiş olalım!

Figen Yüksekdağ başkanımızın babası Mevlüt Yüksekdağ geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti.

Bakın mahpus vekillerimizin yakınları vefat ediyor ve zulmen tutuklu oldukları cezaevlerinde yakınlarının vefatlarını izliyorlar ve mahpus haldeyken cenazelere katılabiliyorlar! Figen Yüksekdağ başkanımızın babası Mevlüt Yüksekdağ geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti. Daha öncesinde de Gülten Kışanak Başkanımız, vekilimizin babası vefat etmişti. O da mahpusken vefat etmişti! İnsanları zulmen tutuklu olarak hapishanelerde tutuyorsunuz. Anneleri, babaları bu mahpusluk sırasında vefat ediyor, belki o insanların sağlık sorunları ile ilgilenmiyor mahpus insanlar ve büyük acılar yaşayarak yakınlarının ölümlerini izliyorlar! Bunlar da maalesef işte bu toplumdaki barışın ne kadar tehdit altında olduğunun göstergesi açısından önemli!

Açık görüşler keyfi olarak engellenmeye devam ediyor

Ayrıca cezaevleri ile ilgili hak ihlalleri yoğun bir şekilde deevam ediyor. Bize yoğun başvurular geliyor, onları da gündem etmek istiyoruz. Mesela Haziran ayında çıkan bir yasa ile kapalı görüşlerde görüş süresi 1.5 saate çıktı! Bunu çok iyi biliyoruz çünkü ben de o sırada cezaevindeydim! Yasa çıktığı halde bize 45-50 dakika görüş yaptırıyorlardı. 1.5 saat yaptırmıyorlardı. Haziran’ı geçtik, Temmuz, Ağustos şu anda bile 1.5 saatlik görüş yaptırılmıyordu. Yasa çıkmış, resmi gazetede yayınlanmış ama vatandaşlar 1.5 saat görüşü yapamıyor! Bandırma Cezaevi’nde ise en fazla yarım saat sürüyor kapalı görüşler. Bu kadar keyfilik olur mu değerli arkadaşlar! Cezaevi yönetimleri ali kıran baş kesen olmuş. İstediğini yapıyor, istediğini yapmıyor, kimse ondan bir şey sormuyor. Zaten İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun öyle bir uğraşı yok. İş bize kalmış, burada biz soruyoruz. Düşünün vatandaşlar bize başvuruyor! İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na da başvuruyor ama orada hiçbir işlem yapıldığı yok ve maalesef bu ihlaller devam ediyor. Olacak işler değil o yüzden biz canhıraç bir şekilde sonuna kadar bu ihlalleri burada gündem etmeye devam edeceğiz ve bunları da bitirmeyi de başaracağız!

“Babamın bulunduğu İslâhiye cezaevinde hava çok sıcak.” Düşünün oralarda 50 derecelik sıcaklıklar var.”

Bakın bir başka ihlal daha diyor ki vatandaş: “Babam Hüseyin Öğretmen, İslâhiye T Tipi Cezaevi, C-2 Koğuşu’nda 25 Nisan 2016 tarihi itibariyle cezaevinde yatmaktadır. Bugüne kadar 4 tane cezaevi birden fazla koğuş değiştirmiştir. En son Adıyaman Cezaevi’nde depremden dolayı İslahiye'ye ailesinden habersiz nakledildi. Babam darbe olmadan 3 ay önce cezaevine girdi. Darbeyle hiçbir bağlantısı yoktu ama dosyasında bu şekilde yazılmamaktadır. Şanlıurfa'da yaşamaktayız maddi yetersizlikten dolayı babamın yanına gidemiyoruz. Babamın tüm malvarlığına el konuldu. Kız kardeşim hukuk fakültesini kazanmıştır fakat okul masraflarını fitre ve zekatlardan sağlamaktayız. Babamın bulunduğu İslâhiye cezaevinde hava çok sıcak.” Düşünün oralarda 50 derecelik sıcaklıklar var. “Klima veya vantilatör bulunmuyor.” 50 derecede kapalı bir alandasınız düşünün; size ne klima ne vantilatör veriliyor. Böyle bir işkence olabilir mi? Birçok cezaevinden bu haberleri alıyoruz! Diyarbakır, Urfa, İslâhiye o sıcaklarda düşünün zindandasınız ne klima ve ne de vantilatör var olacak iş değil! “Babam 63 yaşında hem yaşından dolayı rahatsızlığı var hem de kendi sağlık sorunları var. 9,5 sene ceza verildi fakat 3 yıldır Yargıtay dosyaya bakmamaktadır. Kendisi esnaftır. Kendisiyle aynı dosyada bulunan insanlar cezaevinden çıktı. Babamın da çıkmasını istiyoruz, dosyaya bakılmasını istiyoruz. Babamın annesi ve babası üzüntülerinden vefat etti fakat babama vefat ettiğini söyleyemedik. Sesimizi duysunlar artık babasız büyümek çok zor daha fazla babasız kalmak istemiyorum. Lütfen yardımcı olun bize.” Diyor Hüseyin Öğretmen’in kızı. Bakın insanlar çile ve işkence çekiyor arkadaşlar. Şu hale bakın! Türkiye Cumhuriyeti’nde İslâhiye Cezaevi’nde yaşanan hadiseye bakın. 1 dakikalık işkence değil bu 24 saat boyunca süren bir işkence! Olacak iş mi bunlar? Nasıl uygulamalar?

 

 

Eşim Osmaniye Toprakkale 2 Nolu T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda 15 Temmuz 2016 yılından beri 8 yıl 1 ay 15 gün ceza aldı ve Yargıtay onaylayıp 17 Ağustos 2021 yılında denetimde serbestlik uygulaması ile tahliye verdiği halde komisyon olumsuz karar verdi. Hiçbir disiplin cezası olmadığı halde 6 ay daha içerde kararı verildi komisyon tarafından. Sonraki 6 ay için tekrar komisyon toplanacakmış yani toplamda 12 ay denetimde serbestliğini vermeyecekler. Bu konuda ceza infaz hakimliğine dilekçe verdi eşim bekliyoruz. Cezaevi İdaresi, cezaevi psikoloğu olumlu yönde rapor yazmış ama Cezaevi Savcısı ‘Örgütten ayrıldığına dair düşünce oluşmadığı’ için 6 ay daha cezaevinde kalmasına karar vermiş. 6 ay sonra tekrar kurul toplanıp değerlendirecekmiş.” Düşünün hiçbir disiplin cezası yok! Cezaevi idaresi, cezaevi psikoloğu olumlu rapor veriyor ama savcının kafasına esmiş: “Seni 6 ay daha tutacağız. 6 ay sonra kanaatim oluşmadı, bir 6 ay daha tutuyorum.” Ülkenin hali bu arkadaşlar işte! Böyle bir rezalet halde yaşıyoruz. Biz boşuna mı denetimli serbestlikler ile ilgili çırpınıyoruz! Yüz binlerce insan bu durumda diyoruz. İnsanlar zaten yıllardır içeride, maddi manevi perişan olmuş çıkma hakkını elde etmiş, orada bir savcının kafasına esmiş: “Ben çıkarmıyorum seni.” Diyor. Böyle bir hal yaşıyoruz.

 

“Eşim Kırıkkale/Keskin Cezaevi’nde. Haziran'da denetimli serbestlik uygulanacaktı fakat hapishane kurulundan geçememiş temmuz ayında tekrardan kurula çıktı 7/10 oy çokluğuyla ‘uygundur’ yazısı geldi fakat infaz hâkimliği reddetti. Eşim Kırıkkale 1. Ağır Ceza'ya dilekçe yazdı oradan da bugün itibariyle ret geldi. Avukat Anayasa Mahkemesi'me başvuru yapacağımızı söyledi. Bizim şimdi ne yapmamız gerekiyor? Eşim 58 aydır içeride ve sesimiz olun.” Diyor vatandaş, biz de sesi olmaya çalışıyoruz.

Afyonkarahisar T1 Cezaevi’nde denetimli serbestlik ile ilgili çok şikayetler var.

Menderes Kış isimli bir vatandaşımızın şikayetini gündem edeyim. “Sembol İnşaat yurt dışına götürdükleri insanları bizleri kendi taşeronları aracılığıyla vizelerimizi sağlık sigortası çalışma izni alacakları sözüyle kaldırarak.14.10 2020’de yurt dışına götürdü. Resmiyeti olmayan bir prosedür ile kayıt dışı çalıştırılmak zorunda bırakıldım. Bu süre içinde pasaportuma aldılar çalıştırdıkları işçilerin herhangi bir iş kazası yaşanması durumda rapor tutanak vermiyorlar ve birçok açıdan tehditlere maruz kalıyoruz.” diyor Menderes Kış. Bu vatandaşın mağduriyetini buradan gündem edelim.

Sultanbeyli semtinde bir devlet hastanesinde yaşananları anlatacağım size. 20.08 2020 tarihinde gece saat 11.30 civarında oğlunu yüksek ateş şikâyeti ile hastaneye götürüyor ama muayene ettiremiyor.

Sultanbeyli semtinde bir devlet hastanesinde yaşananları anlatacağım size. 20.08 2020 tarihinde gece saat 11.30 civarında oğlunu yüksek ateş şikâyeti ile hastaneye götürüyor ama muayene ettiremiyor. “Onlarca çocuk ateşler içinde kıvranırken öğrendim ki sadece 1 doktor bulunmaktaymış nöbetçi olarak ve bir o kadar hasta çocuklarını muayene etmeden evlerine geri götürmek zorunda kaldı. Bende çocuğumu tekrardan muayene ettirmeden evime götürmek zorunda kaldım. Hastane başhekimine ulaşamadık. Hastane güvenliğine bildirmememize rağmen: “184 arayın şikâyet edin.” Dediler ve sağlık çalışanları boştayken neden böyle bir hastane ve kurum eksik personel çalıştırabilir? 21.08.2021 de saat 01.30’da günün ilk saatlerinde çocuğumu alıp beraber muayene olmadan eve geri götürdüm kendi imkanlarımız ile çocuğumu iyileştirmeye çalıştık bilindiği üzere ateşli hastalıklarda çocuklar da birçok hastalıklar doğurabilmekte sizden ricam bu talebimi görmenizdir.” diyor. Düşünün güya ülkede doktor var ama bir gece yarısı Sultanbeyli Devlet Hastanesi’nde onlarca hasta çocuk evine muayene olmadan gidiyor! Sağlık Bakanlığı’na buradan duyuralım bu ne haldir? Vatandaşlar sağlık hizmeti alamıyorlar, güya sağlıkta çağ atladık ama geriye atladık anlaşılan!

Medipol Hastanesi’nde hamile bir kadın Covid olduğu gerekçesiyle muayene edilmedi ve bu kadın daha sonra hastane hastane dolaştı ve en sonunda bir hastanede ameliyata alındı ama maalesef hayatını kaybetti

Burada yaşam hakkı ihlali çok ağır bir şekilde işlenmiştir! Çok ağır bir vakadır! Medipol Hastanesi’nde hamile bir kadın Covid olduğu gerekçesiyle muayene edilmedi ve bu kadın daha sonra hastane hastane dolaştı ve en sonunda bir hastanede ameliyata alındı ama maalesef hayatını kaybetti ve çok büyük bir acı yaşandı, bebeğini son anda kurtardılar ama kadın hayatını kaybetti! Kadının kocası Dönüş Kılınç’ın kocası bize başvurdu. “Ben Dönüş Kılınç’ın eşiyim hastanenin 3 Kasım 2020 tarihli kayıtlarına ulaştım. Ayrıca savcılık il sağlık müdürlüğüne PCR testi negatif olunca muayene olma gibi bir uygulamanın yürürlükte olup olmadığını sormuş. Yanıt olarak “Kesin olarak her hastane gelen hastayı muayene edecektir. Böyle bir uygulama yoktur.” cevabını verdi. Taksirle adam öldürme suçunu işleyen Pendik Medipol Üniversitesi Hastanesi ve Doktor S. Ü.’nün cezalarını çekmesini istiyorum.” Diyor. oldukça ağır bir durum var. Bu hastane ve doktor muayeneyi reddettikten sonra Dönüş Kılınç hayatını kaybediyor ve hastane açıklama yapıyor. “Hayır böyle bir olay olmamıştır.” Gibi bir açıklama yapıyor ama kamera görüntüleri ortaya çıkıyor ve kamera görüntüleri hastaneyi yalanlıyor! Çok vahim bir durum! Kamera görüntüleri ortada, sosyal medyamızda da bunları paylaştık! Biz aylardır bu konuyu takip ediyoruz, son derece ciddi bir olay! Medipol Hastanesi Sağlık Bakanı’nın eski kurucusu olduğu bir hastane. Sağlık Bakanı’nın bu konuda tatminkâr bir açıklamayı bir an evvel yapması lazım. Bekliyoruz Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya tekrar buradan uyarıda bulunuyorum. Bu konuda yeterli tatminkâr bir açıklama yapın. Çok nettir! Kamera görüntüleri hastaneyi yalanlıyor! Bakın ciddi açıklama yapın! Sağlık Bakanlığı size sesleniyorum; özel bir hastanenin işi sümenaltı etmesine fırsat vermeyin. Gerçekler neyse onu açıklayın, idari ve adli işlemleri yapın!

Ahmet Mesut Birol Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi 5.sınıf öğrencisi iken tutuklanmış 44 ay cezaevinde yatmış daha sonra da 5. Sınıfta okumasına rağmen okul onu okuldan atmış

Ahmet Mesut Birol Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi 5.sınıf öğrencisi iken tutuklanmış 44 ay cezaevinde yatmış daha sonra da 5. Sınıfta okumasına rağmen okul onu okuldan atmış ve Anayasal eğitim hakkı gasp edilmiş. Bu kişi 5. Sınıftayken okuldan atılıyor, İdari Mahkemesi’ne başvurmuş şu anda dosya Danıştay aşamasında. Ailecek her ne kadar zor olsa da yürütme durdurma kararı verilmesini bekliyoruz. “Hiçbir üniversite beni kabul etmiyor, Tıp Fakültesi 5. Sınıfa gelmeme rağmen fakülteme devam edemiyorum. Benimle aynı durumda olan birçok öğrenci tutuksuz yargılandığı için fakülteyi bitirip mezun oldular. Ancak benim mahkemem tutuklu yargıladı ve mezun olamadım. Cezamı bitirmeme rağmen pasaport vermiyorlar. Adliye: “Pasaport alabilirsin.” diyor ancak İçişleri Bakanlığı tedbir kararını kaldırmıyor bundan dolayı pasaport alamıyorum. Yurtdışında eğitimimi tamamlamak istiyorum ama pasaport alamıyorum. 44 ay cezaevinde yattıktan sonra özgürlüğüme kavuştum ancak kendimi bu ülkede cezaevinde gibi hissediyorum çünkü hiçbir şey yapamıyorum hiçbir yer kabul etmiyor. Yaşadığım mağduriyetler binlerce insanın yaşadıklarından belki çok daha hafif ancak sesimi duyurabilmek adına mağduriyetlerin giderilmesi adına size bunu göndermek istedim.” diyor.

 

“Yargıtay tarafından cezanın yüksek olduğu gerekçesiyle verilen bozma kararı ve 59 aylık tutukluluğa rağmen, aynı dosyadan ben dahil benzer 6-7 kişinin tahliyesine rağmen hala tutuklu bulunan kişiler var.” diyor bir başvurucu bize. Uşak 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 2017’deki dosya kapsamında yaklaşık 35 kişi yargılandık. 2016 tarihinden beri tutuklu bulunmaktayız. 16 kişinin Yargıtay tarafından hakkımızda ilk derece mahkeme tarafından verilen karar "Yerinde olmayan yetersiz gerekçe ile teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmesi." gerekçesi ile bozuldu. Bu karardan sonra ben ve 5 kişi 2 gün sonra 1 kişi daha tahliye olmasına karşın bildiğim kadarıyla Abdullah Ertam, Burak Opak, Emrah Yeşilbaş, Enes Yanık, Giray Gartbak, Muhammet Kaya, Mustafa Yıldırım Çakar, Rıza Seyfullah Turhan hala tutuklu. Kişilerin tek tek ceza miktarlarını bilmeme karşın en yüksek cezası olanın 10 yıl 6 ay olduğunu biliyorum. Diğerlerinin 8 yıl 9 ay gibi cezaları olduğunu hatırlıyorum. 22.09. 2021 tarihinde duruşmamız var. o zamana kadar beklenmeden tahliye olmalarını talep ediyorum.” Oldukça ağır bir tutukluluk süreci yaşandığını belirtiyor.

 

Şerif Mesutoğlu’nun durumunu tekrar hatırlatmak istiyoruz. Şerif Mesutoğlu halen cezaevinde! Kırşehir Cezaevi’nde ve Kaymakam Muhammed Safitürk’ü öldürmekle suçlanıyor ama dosya bomboş, Anayasa Mahkemesi’nin adil kararı ile bu kişi özgürlüğüne kavuşabilir ama Anayasa Mahkemesi halen karar noktasında bekliyor!

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı ve çok nitelikli, dürüst, onurlu bir hukukçu maalesef ayrımsız bir hak mücadelesi ve savunuculuk yaptığı için cezaevinde!

Kırşehir Cezaevi’nde bize mektupları gelen Mazlum Dönder maalesef çok ağır şartlar altında mahpusluk hayatını sürdürüyor. Koğuşta WC, yatak, yemek yeme hep aynı ortamda. Koğuşta ne priz, ne TV, ne su ısıtıcısı var. 20 dakika ancak havalandırmaya çıkıyor. Zindan içinde zindan yaşıyor!

Mehmet Bal Batman’dan İstanbul’a gelmişti ve kaçırıldı! Nerede olduğu aylardır, yıllardır bilinmiyor ama biz hiç onu unutmadık gündem etmeye devam ediyoruz.

Gökhan Türkmen işkence altında ifadesinin alındığını söyledikten sonra mahkemeleri kapalı yapıldı ve halen cezaevinde bu haksız ve hukuksuzluğu da unutmuyoruz! Kaçırılan bir kişiydi!

Gülistan Doku aylardır, yıllardır bulunamıyor! Dersim’de maalesef sürekli hatırlatmalarımıza rağmen Gülistan Doku bulunamıyor.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunduktan sonra Hürmüz Diril maalesef bulunamadı! O da aylardır çok uzun süredir maalesef kendisi bulunamayan bir insan!

Yusuf Bilge Tunç ise 2 yılı aşkın; 25 aydır ortada olmayan bir insan! Korkunç bir durum! Bu insan nerede? Ne ölüsü ne dirisi var ortada ve hiçbir yetkili açıklama yapmıyor! Bu açıklamaların yapılmaması bu kaybolmanın devlet görevlileri eliyle yapılma şüphesini çok güçlendiriyor çünkü buna benzer hadiseleri öncesinde de çok görmüştük! Bu konuda defalarca sorduğumuz halde devlet görevlileri bir açıklama yapmıyor ama biz de konunun peşinde koşmaya devam edeceğiz! Düşünün 25 aydır ne ölünüz ne diriniz ortalarda! Ailenizin sorduğu tüm sorulara devlet yetkilileri cevap vermiyor! Cevapsız bırakıyor! Uluslararası kuruluşların sorduğu sorulara da cevap vermiyorlar!!!

Hüseyin Galip Küçüközyiğit 29 Aralık 2020’den beri kayıp! O da halen bulunamıyor! Tıp Fakültesi’nde okuyan kızı aylardır onu arıyor, perişan bir şekilde onu arıyor ama o da Yusuf Bilge Tunç gibi tamamen bilinmezlik alemine atılmış durumda! Hiçbir yetkili cevap vermiyor! Hiçbir işlem yapılmıyor; bütün bunlar bize resmi kurumlar, kişiler tarafından; Hüseyin Galip Küçüközyiğit’in kaçırıldığına dair önemli bulgular ve şüpheler olduğunu hatırlatıyor!

Kadın voleybol takımımız çok başarılı sonuçlar alıyor ve yoluna devam ediyor. Tebrik ediyoruz, şansları bol olsun ve onlara şampiyonluk diliyoruz.

Kaynak: Editör:
 
Etiketler: Gergerlioğlu:, Meclis, İnsan, Haklarını, İnceleme, Komisyonu, görevini, yapmıyor,
Haber Videosu
Yorumlar
Ulusal Gazeteler
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
90
77
1
3
29
33
2
Fenerbahçe
86
87
1
5
27
33
3
Trabzonspor
55
56
12
4
17
33
4
Beşiktaş
51
44
12
6
15
33
5
Başakşehir
49
44
12
7
14
33
6
Rizespor
48
43
13
6
14
33
7
Kasımpasa
46
55
13
7
13
33
8
Alanyaspor
45
43
10
12
11
33
9
Sivasspor
45
40
10
12
11
33
10
Antalyaspor
45
38
10
12
11
33
11
A.Demirspor
41
49
10
14
9
33
12
Samsunspor
39
37
14
9
10
33
13
Ankaragücü
37
40
12
13
8
33
14
Kayserispor
37
37
13
10
10
33
15
Konyaspor
36
34
13
12
8
33
16
Gaziantep FK
34
37
17
7
9
33
17
Hatayspor
33
37
14
12
7
33
18
Karagümrük
33
37
16
9
8
33
19
Pendikspor
30
37
17
9
7
33
20
İstanbulspor
16
26
22
7
4
33
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı