Sevgili okurlarım, İstiklal Marşı'mız Meclis'te tam 99 yıl önce kabul edildi.
Günümüzde düzenlenen mütevazı törenler kimselerin umurunda olmadı
çünkü başta korona, Suriye ve Yunanistan olmak üzere gündem çok
yoğundu.
Hazır fırsat bulmuşken, size bu İstiklal Marşı olayının pek bilinmeyen
öyküsünü bir kez daha kısaca anlatayım dedim.
Şimdi biraz gerilere, 1921 yılına dönelim. Durum şöyle: 23 Nisan 1920 günü
Meclis açılmış, İstiklal Harbi başlamış. Ordularımız, Anadolu'yu işgal edenlerle
savaşıyor. Yunan ordusu Ankara yakınlarına kadar ilerlemiş.
Meclis ve Hükümet Başkanı Mustafa Kemal Paşa.
Meclis bu duyarlı ortamda, yeni kurulan Türk Devleti için bir İstiklal Marşı
hazırlatmak istiyor. 1920 yılı sonlarında bu amaçla bir şiir yarışması
düzenleniyor ve katılımcılara altı ay süre veriliyor.
Yarışmaya bu süre içerisinde tam 724 şiir gönderiliyor. O zamanki adı Maarif
Vekaleti olan Milli Eğitim Bakanlığı, bu şiirleri değerlendirmek için bir
komisyon kuruyor.
O dönemin Türkiye'sinde böyle bir yarışma düzenleyeceksiniz, bunu iletişim
olanaklarının neredeyse sıfır olduğu bir ülkede herkese duyuracaksınız ve
724 şiir yarışmaya katılacak, çok zor iştir.
★★★
Bu şiirler tek tek inceleniyor ve içlerinden altı şiir elemeyi geçiyor, Meclis
Matbaası tarafından bastırılıp milletvekillerine dağıtılıyor.
Ayrıca kazanan şiir için 500 lira ödül var. O zaman için çok büyük bir para.
O sırada Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Ankara'da yaşayan
ve aynı zamanda ilk Meclis'te Burdur milletvekili olan ünlü şairimiz Mehmet
Akif'den (Ersoy) ayrıca bir şiir istiyor.
Elemeyi geçen şiirler acaba beğenilmemiş miydi, yoksa başka bir nedeni mi
vardı? Doğrusunu isterseniz bilemiyorum.
★★★
Bunun üzerine Mehmet Akif (Ersoy) “Ben mebusum (milletvekiliyim),
yarışmaya katılmam ama bir şiir yazıp size veririm” diyor.
Evinde yazmaya başlıyor ve “Kahraman ordumuza” ithaf ettiği şiiri
bitirdiğinde, Maarif Vekaleti'ne teslim ediyor.
Yarışma sonuçlanıyor. Kazanan Mehmet Akif'in şiiridir…
Bu şiir Meclis kürsüsünde Maarif Vekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey
tarafından büyük bir coşkuyla okunuyor.
Günlerden 12 Mart 1921…
Büyük tezahürat ve alkışlar arasında ve oybirliği ile İstiklal Marşı olarak kabul
ediliyor.
Bu seçim için Mustafa Kemal Paşa'nın mutlaka onayı alınmış olmalıdır.
★★★
İstiklal Marşı şiiri kabul edildikten hemen sonra kürsüden bir kez daha
okunuyor ve bütün milletvekilleri bu kez ayakta dinliyor.
Meclis yetkilileri birkaç gün sonra Mehmet Akif Bey'e 500 liralık para
ödülünü vermeye geliyorlar. Almayı reddediyor.
“Ben müsabakaya girmedim. Bu para benim hakkım değildir” diyor.
(Bugünkü arsızların, hırsızların kulakları çınlasın!)
Meclis yetkilileri ısrar ediyorlar… “Bu parayı kasamızda tutamayız. Siz alın,
isterseniz bir yere bağışlayın” diyorlar.
Bunun üzerine parayı hastanede yatmakta olan yaralı gazilerimize bağışlıyor.
★★★
Sevgili okurlarım, şimdi sizlere bu yarışmaya katılan ve elemeyi kazanan altı
şiirden birini ileteceğim.
O şiirleri hiçbir yerde bulamazsınız. Hepsi de unutulup gitmiştir.
(Bunları, o dönemde Meclis'te memur olarak çalışmakta olan yazar Mahir
İz'in 1975 yılında basılan “Yılların İzi” isimli kitabını okurken buldum.)
★★★
İşte o şiirlerden biri… Yarışmaya Ankara'dan A.S.'nin gönderdiği “İstiklal
Türküsü” başlıklı şiir: (A.S. rumuzu ile katılmış, kim olduğu bilinmiyor.)
“Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın/ Yurduma göz dikenler al
kanlara boyansın/ Ya ben, ya onlar diyen silahına dayansın/ Türk
oğludur bu millet/ Türk'ündür bu memleket.
Düşman gözü tutamaz yanar dağlar başını/ Bağrımızda saklarız vatanın
her taşını/ Yurdumuza yan bakan döker göz yaşını/ Türk oğludur bu
millet/ Türk'ündür bu memleket.
Can veririz her zaman hürriyetin yoluna/ Ya gazi ya şehitlik, ne devlettir
kuluna/ Ata emanet etmiş namusunu oğluna/ Bize Türk oğlu Türk
derler/ Hep bizimdir bu yerler.”
★★★
Çok güncel bir olay çıkmadığı takdirde, yarınki yazımda size, 1921 yılında
sonuçlanan İstiklal Marşı yarışmasına katılan, elemeyi geçmeyi başaran,
ancak çoğu gerçekten de amatörce, ancak o günün koşullarında coşku, iyi
niyet ve vatan sevgisiyle yazılmış diğer beş şiiri de ileteceğim.
Meraklı olanların arşivinde yer alsın.
★★★
Mehmet Akif Ersoy hakkında kısacık bilgi:
Veteriner hekim. 1873'de doğdu, 1936'da vefat etti. 1920 yılında ilk
Meclis'te Burdur milletvekili. Vaiz, hafız, Kur'an'ı Türkçeye çeviren…
Ama yobaz ve din tüccarı değil.
İstiklal Marşı'nda “Türk” sözünü kullanmamıştır. “Türk Milleti” de
yoktur. İki ayrı yerde “Irkım” denilir.
Unutmayalım, bu şiir yazıldığı ve İstiklal Marşı olarak kabul edildiği
dönemde ne Sakarya Zaferi kazanılmıştı, ne de 30 Ağustos Zaferi.
Daha sonra yazmış olsaydı, Mehmet Akif belki de “Türk” diyecekti.
Marş 1930 yılında bestelendi. İşte o marşın kısacık öyküsü budur!
NOT: "Korkma sönmez" üzerine... başlıklı yazıyı sozcu.com.tr den okumak için TIKLAYINIZ.
Diğer İstiklal Marşı şiirleri
Sevgili okurlarım, dünkü yazımda sizlere 1920 yılında açılan İstiklal Marşı
yarışmasına katılan 724 şiir arasından “Elemeyi geçen” altı şiirden söz etmiş
ve birini yazımda kullanmıştım.
Bu şiirleri bugün kolayca bulmanız mümkün değil. O günlerden kalan tarihi
bir belge olarak açıklıyorum. (Dünkü yazımı okumadıysanız, okumanızı
öneriyorum.)
Bazılarında bol miktarda kullanılan Arapça-Farsça sözcükler dikkatinizi
çekecektir.
Çoğunun ise o günün koşullarında nasıl amatörce yazılmış olduğunu
göreceksiniz.
★★★
Hüseyin Suat Bey'in şiiri:
“Türk'ün evvelce büyük bir pederi/ Çekti sancağa hilal-i seferi/
Kanımızla boyadık bahr-ü berri/ Böyle aldık bu güzel ülkeleri/ İleri, arş
ileri, arş ileri/ Geri kalsın vatanın kahpeleri.
Seni ihya için ey namı büyük/ Vatanım uğruna öldük, öldük/ Ne büyük
kaldı bu yolda ne küçük/ Siper oldu sana dağlar gibi Türk. /Yürü, ey
milletin efradı yürü/ Ak süt emmiş vatan evladı yürü.
Vatan evladını kurban edeli/ Milletin hür yaşamaktır emeli/ Veremez
kimseye bir Çamlıbel'i/ Bağlanır mı acaba Türk'ün eli. /İleri, arş ileri, arş
ileri/ Çiğnenir çünkü kalan yolda geri.”
★★★
Matbuat Müdüriyet-i Umumiyesi muharrirlerinden (Basın Genel
Müdürlüğü yazarlarından) Kemalettin Kâmi Bey'in “İstiklal Marşı” başlıklı
uzun şiirinin ilk kıtaları:
“Gözyaşına veda et/ Ey güzel Anadolu/ Hakkını korur elbet/ Türk'ün
bükülmez kolu.
Cenk ederiz genç, koca/ Bugün değil yarın da/ Yadımız ağladıkça İzmir
ezanlarında/ Hak yolunda kan olur/ Dünyalara taşarız/ Ya şerefle
vurulur/ Ya efendi yaşarız.
Her gün yeni bir hile arkasında satıldık/ Her gün yeni bir dille
yurdumuzdan atıldık. /Yeter ey Kâbemizi elimizden alanlar/ Alıkoyamaz
bizi yolumuzdan yalanlar…”
★★★
Merzifon İdadisi Muallimi (Merzifon lisesi öğretmeni) İskender Haki Bey'in
şiiri:
“Ey Müslüman, ey Türkoğlu/ Açıldı İstiklal
yolu/ Benim bu son günlerimdir diyor size Anadolu / Çek sancağı Türk
ordusu/ Olmaz Türkün can korkusu/
Esarete dayanır mı/ Türk vatanı, Türk namusu/ Bu son savaş bize
farzdır/ Fırsatımız gayet azdır.
Muzaffer ol da ey millet/ Altın ile tarih yazdır/ Birleşelim özümüzden/
Dönmeyelim sözümüzden/ Hem silelim bu lekeyi/ Tarihteki
yüzümüzden.”
★★★
Yarışmaya sadece “M” rumuzuyla katılan ve elemeyi geçen birinin şiiri:
“Altı bin yıl efendilik yaptın/ Kahraman Türk idi cihanda adın/ Bir
ateşten siperdin İslâm'a/ Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.
Ey büyük ünlü milletim ileri/ Hasmına çiğnetme koş bu şanlı yeri/
Düşmanın bir cihansa dostun Hak/ Hakkın elbette müstakil yaşamak.
Atıl, ez, vur, senindir istiklal/ Ebedi parlasın şu al bayrak/ Ey benim şanlı
milletim ileri/ Ele çiğnetme koş bu ülkeleri.”
★★★
Mehmet Muhsin Bey'in şiiri:
“Yıllarca altı cephede ateşle kanlara/ Türkün hilal-ü dinine düşman
olanlara/ Ceddin o, yıldırım gibi saldın zaman zaman/ Yüksek başın
eğilmedi bir an cihanlara.
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-şitab/ Göster cihan-ı mağribe bir
kanlı inkılâp.
Ey mazi-i havariki bin dasitan olan/ Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl
kılınç salan/ Arslan yürekli ordu demir giy, silah kuşan/ Zira hududu
kapladı ateşle kan duman.
Arslan mücahit ordusu, ey haris-i salah/ Destinde seyf-i hak gibi bin
şanlı bir silah/ Açtın sema-yı millete pür nur bir sabah/ Ati bizim, bizim
artık vatan, zafer, felah.
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım şitab/ Göster cihan-ı mağribe bir
şanlı inkılâp.”
★★★
Sevgili okurlarım, korona belasından ve diğer ülke sorunlarından bıktık artık…
Bu nedenle, marşın kabul edilmesinin 99. yıl dönümünde, iki günden beri
sizlere İstiklal Marşı yarışmasına katılan ve “Finale kalan” şiirleri bir kez daha
aktarıyorum, geçmişimizden bir örnek olsun diye…
Hepsi de o günkü savaş koşullarında ve bağımsızlık mücadelesinde vatan
sevgisi, coşku ve iyi niyetle yazılmış, ancak biraz amatörce şiirler.
Bazılarında bol miktarda Arapça-Farsça sözcükler var.
Bunlar yarışmada sona kalmayı başarmış ama “İstiklal Marşı” için yeterli
olduklarını söylemek mümkün değil.
★★★
Herhalde sizler de gördünüz ki, her koşulda en iyisi, sözleri Mehmet Akif
Ersoy tarafından yazılan ve 99 yıl önce, 12 Mart 1921 günü Meclis
tarafından oybirliği ile kabul edilen İstiklal Marşı'mız.
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…”
Meclis, yarışmaya gönderilen şiirler arasında en iyi seçimi yapmış.
★★★
“Birileri” son zamanlara kadar ahkâm kesiyordu… Bestesi iyi değilmiş,
değiştirilmesi gerekirmiş falan filan!.. Bu gibi lâflara kulak asmayın…
Beste iyi olmasa bile bu saatten sonra neyi değiştireceksin beyefendi, 82
milyon insanımıza yeni besteyi nasıl öğretip okutacaksın?
Düğün salonlarında çalınıp söylenen arabesk şarkı mı bu!
NOT: "Diğer İstiklal Marşı şiirleri" başlıklı yazıyı sozcu.com.tr den okumak için TIKLAYINIZ.
|