Koronavirüs salgını ile mücadeleye devam edilen bu günlerde her ne kadar normalleşme sürecine girildiği ifade edilmeye başlansa da bir ikinci dalga ihtimalinin yüksek olduğu bilakis uzmanlar tarafından ifade edilmeye devam ediliyor.
Bilimin üstünlüğüne olan inancımla belirtmek isterim ki başta bilim kurulu üyelerinin olmak üzere tüm uzmanların açıklamalarının ciddiyetle dikkate alınmasının büyük önem taşıdığını ifade etmek istiyorum.
Çünkü yaşanılmış örnekler neticesinde bilindiği gibi tecrübe sahibi olunur. Şayet benzeri hatalar tekrarlanırsa bunun adı ya intihar ya da ard niyet olur.
Önümüzde Japonya örneği mevcut iken hataya götüren yolun tercihi ne şekilde ifade edilir bunu siz okurlara bırakmak isterim…
Bilindiği üzre Japonya'da Hokkaido adası, virüsün yayılımının nasıl kontrol altına alınabileceğine dair bir model olarak gösteriliyor iken olağanüstü halin çok hızlı kaldırılması neticesinde ikinci dalganın başladığı ifade ediliyor.
Sonuç olarak uzmanlar, Hokkaido adasının sokağa çıkma kısıtlamalarının erken kaldırılmasının sonuçlarının neler olabileceğini gösteren bir örneğe dönüştüğünü söylemeye başladılar.
Buda bize gösteriyor ki Covid-19 virüsünün aşısının bulunması ve tedavisinin tam olarak konulacağı gün gelmeden kimseye rahat yok. Yani tüm tedbirleri alarak yaşamaya alışmamız gerekiyor.
Türkiye’de dahil Dünya’nın bir çok ülkesinde okulların erken tatil edilmesinin olumlu sonuçları yaşanırken aksi durumunda bazı ülkeler açısından ne kadar acı olduğu gerçeğini hep birlikte yaşadık.
Onun için Milli Eğitim Bakanlığının alacağı kararlarda çok önemli.
Okullarda öğrencilerin Covid-19 virüsünden korunması için her türlü tedbirin alınacağı görülüyor, çünkü bunun büyük önem arz ettiğini sanırım herkes çok iyi biliyor.
Normalleşme süreçlerinin adım adım ilerletilmesi sonucunda okulların yeniden açılacağı Eylül ayına gelindiğinde bizleri neler bekliyor birazda onun üzerinde durmak isterim.
Dezenfeksiyon işlemleri illaki yapılacaktır ama bunun yanında ilk akla gelen sorun sosyal mesafenin nasıl korunacak olmasıdır.
Körfez ilçenin bir çok önde gelen ilk ve ortaokullarında 40 kişilik sınıflarda öğrenciler eğitim görüyorlar. Yine ilimiz genelinde hemen hemen tüm ilçelerimizde merkezi noktada yer alan ve büyük talep yaşanan okullarında da 40’ar kişilik sınıflar olduğunu biliyoruz.
Bu göstermektedir ki, özellikle bu tür okullar olmak üzere sosyal mesafenin korunması için çok ciddi tedbirler alınması gerekiyor.
İlk akla gelen ne derseniz, yeni okullar inşa edilemeyeceğine göre ilk tedbir ikili eğitime geçmek olacaktır.
Sınıfların 15’er kişilik olması planlanırken bazı okullarda ikili eğitime geçilse dahi ancak sınıflar 20 kişilik olması mümkün olabilecektir.
Şimdiden belirtmek gerekirse birkaç yıl önce Milli Eğitim Bakanlığı politikalarının en öne çıkan uygulamalarından olan “Tüm okullarda tekli eğitim uygulanacaktır” ifadesi yerini “Tüm okullarda ikili eğitime geçilecektir” ifadesinin hakim olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Okullarda alınacak her türlü Covid-19 tedbirini yürekten alkışlıyor, toplum olarak da tartışmadan kaçınarak destek olunmasının gerektiğini belirtmek istiyorum.
Unutmayın ki her şey yavrularımız için…
Diyelim ve şimdiden, “İKİLİ EĞİTİM HAYIRLI UĞURLU OLSUN”,
Diyerek sözlerimizi tamamlayalım.
Kalın sağlıcakla…
* * *
İŞGÜZARLIĞIN BÖYLESİNE NE DENİR?…
Bu günlerde evden çıkma yasağı uygulanan 65 yaş üstü vatandaşlarımız için ilimiz genelinde Cumhurbaşkanlığımızın kolonya ve maske dağıtımları gerçekleştiriliyor.
Bu dağıtım esnasında bazı öğretmenlerde görev alarak kamu adına bir ihtiyacı karşılıyorlar.
Kimisi maske dikimi ile, kimisi siperlik yapımı ile kimisi de tulum ve önlük dikimleriyle uğraşırken bir grup öğretmende en büyük ihtiyacı hissedilen dezenfektan ve temizlik malzemeleri üretimiyle haşır neşir olmaktalar.
Kimi öğretmenlerimizde asıl görevleri olan eğitim sürecinin içinde aktif olarak rol almakta, öğrencilerini yalnız bırakmadan tüm teknoloji kanalları üzerinden eğitimlerini sürdürmektedir. Canlı ders veren mi istersiniz, Whatsapp üzerinden iletişime geçerek öğrencilerine sorular sorup çözeni mi istersiniz, öğrencisinin evine kadar giderek ödevlerini dağıtanı mı? Ev ziyaretleri yapanı mı?
Tüm öğretmenlerimizi gönülden kutluyorum, analarının ak sütü gibi her türlü takdiri hak ettiklerini belirtiyorum.
Ancak olumsuzluklarla anılanlar yok mu derseniz, eee var tabi ki. Bu kadar büyük camia olunca çatlak seslerde çıkmadan olmuyor.
Her zaman liyakat vurgusunun önemine değinen biri olarak tekrardan belirtmek istiyorum ki, idareci seçimi çok önemlidir.
Oturuşu, duruşu, konuşması ile o kadar çok irrite edici idareci var ki, inanın insan sormadan edemiyor, “Bu zat-ı çok aradınız mı?” diye…
Önümüzdeki günlerde yeni idareci görevlendirmeleri yapılacak, lütfen liyakate önem veriniz. Atanacak kişinin soracağınız birkaç tarih, edebiyat ve kültür sorusuna doğru cevap vermesinden çok saygı duyulacak biri olmasına önem veriniz. Zaten sorduğunuz soruların da nasıl bilindiğini ya da verilen cevapların doğru yanlış olmasının kaale alınmadığını bilmeyen de yok…
Her gün covid-19 virüsünü taşıyan vatandaşlarımızın sağlığına kavuşması için büyük mücadele veren sağlık çalışanlarımızın fedakar emeklerini konuşuyoruz.
O’nları alkışlıyoruz, takdir ediyoruz.
Minnettar olduğumuzu belirtiyoruz.
Ama bir gün olsun O’nlardan “Vatansever, milletsever olduğumuz için bunu yapıyoruz” gibi bir ifade duydunuz mu?
Evet sorarım sizlere hiç böyle bir ifade duydunuz mu?
Ama gelin görün ki, bir okul müdürü mesajında ellerine aldıkları poşetleri 65 yaş üstü vatandaşlarımıza dağıtmayı “Vatansever, milletsever” oldukları yönünde bunu yapmayanları da “Vatan, millet sevgisinden mağdur kişiler” gibi lanse etmiştir.
Yazık ki ne yazık…
Kazın ayağı hiç de öyle değil beyler…
Hani her türlü onure edici görevlendirmelerde hemen aklınıza kendi sendikanızın üyesi öğretmenler gelerek yaptığınız görevlendirmeler var ya, yine öyle yapsanıza…
Hemen kendi ekibiniz de gördüğünüz, her zaman kayırdığınız öğretmenlerinizi çağırıp bu görevle o arkadaşlarınızı onure etsenize.
Neden çağrıda bulunup, “Vatan, Millet severler iletişime geçsin” diyorsunuz?
Vatan, millet sevgisi, Atatürk’ün "Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır ...” sözünü koltuğunuzun arkasına asmakla olmuyor.
Hak yememekle, tüm öğretmenlere adil olmakla, kişileri kayırmamakla kısacası hak yememekle oluyor.
Daha ne diyeyim size…
İncittiğiniz öğretmenler denilecek her şeyi demiş zaten...
|