Haber Detayı
14 Mart 2015 - Cumartesi 00:14
 
Pekin; “Karamsarlığa gerek yok, zira M.H.P. var”
Röportaj Haberi


Yerelden ulusala birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu ve yönetici olan, 11 yıl Türk Eğitim-Sen Kocaeli Şube Başkanlığı yapan, çeşitli dergi ve gazetede şiir, öykü ve denemeleri yayınlanan, birçok önemli kitaba imza atan Süleyman Pekin, özellikle dış politika ve tarih alanındaki birikimleri ile partisine katkı sağlamak amacında...

Uzun yıllardır yürüttüğü Türk Eğitim-Sen Kocaeli Şube Başkanlığı görevinden istifa ederek MHP Kocaeli Milletvekili Aday Adayı olan Süleyman Pekin, Türkiye’nin çok zor bir süreçten geçtiğini ifade ederek, “Fakat kimse karamsarlığa kapılmasın. 7 Haziran’daki seçimler Türkiye’nin normalleşmesini, devlet geleneğinin tekrar tesis edilmesini sağlayacaktır” dedi.

Haber sitemiz Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Oğuz’un sorularına yanıt veren Süleyman Pekin’in röportajını ve çok çarpıcı cevaplarını bir solukta okuyacağınızı umuyoruz.
Hüseyin OĞUZ (H. O. ): Uzun yıllar milliyetçi olarak görülen bir sendikada başkanlık yaptınız. Adaylık fikriniz nasıl ortaya çıktı?

Süleyman PEKİN (S.P.) : Birincisi, Türk Eğitim-Sen sadece milliyetçi çizgiden değil; muhafazakâr, ulusalcı, demokrat - sosyal demokrat veya farklı kanaatlerden insanların bütünleştiği, tüzüğüyle kaim bir sendika. Eğer siyasal tasnif olursa zaten Kocaeli’de birinci sendika olmamamız gerekir çünkü bugünkü siyasi yapı malum. Biz aynı zamanda tüzüğümüzün başında da yer alan devletin bölünmez bütünlüğü noktasında kesin çizgileri olan ama onun haricinde mesleki dayanışma örgütüyüz. Anayasa’nın değiştirilemez ilkeleri bizim vazgeçilmezlerimiz. Dolayısıyla bölücü unsurlar haricinde her insan bizim sendikamıza üye olabiliyor. Nitekim Kocaeli’deki sayımız da zaten bunun göstergesidir. Kapsama alanı Turkcell’den sonra en zengin kuruluş diyoruz kendimize. 4000 üyemiz var, 2000 de Gebze’de var ayrı bir şube olarak, yani 17.000 çalışanın 6.000’i bize üye ama biz 17.000’in tamamının yetkili temsilcisiyiz. Sendikacılıkta şunu ortaya koymaya çalıştım; ben neticede bir inancın, bir ideolojinin mensubuyum ve gençlik yıllarından beri böyle bir çizgimiz var. Yani bu kimliğimizi zaten gizlemiyoruz fakat sendikal işlerimize de yansıtmıyoruz. Öte yandan şunu hep söyledik; biz hayatı sadece sendikadan ibaret görmüyoruz. Yani bizim Şairler Yazarlar Birliğimiz var, Selçuklu Düşünce Grubumuz var, seminerlerine katıldığımız ocaklarımız, gazi derneklerimiz var, diğer STK’larımız var. Yani ideoloji ile alakalı veya kendimizi adadığımız ideal değerlerle alakalı işleri zaten orada yapmaya çalışıyoruz.


H. O. : Siyasete ilginiz ne zaman başladı?

S. P. : Köken itibariyle ailemiz ta Atatürk zamanından beri Halk Partili. Büyükbabamız, İstiklal Madalyalı gazilerden, babamız da bizi demokratik denilebilecek türden bir ailede yetiştirdi. Ben İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci iken malum Edebiyat Fakültesi özellikle Tarih Bölümü sağ cenahın, özellikle ülkücü cenahın çok önemli hocalarının, fikir adamlarının yetiştiği yerlerden biridir - ki halen de öyle - orada yetiştik. Yani o okumalar, analizler, düşüncelerle belli bir birikim oluşuyor. Sonrasında da ocak il ve bölge başkanlığı gibi görevlerle biraz daha piştik.
H. O. : İnsanların kafasında genelde bir Aydınlar Ocağı / Türk Ocağı imajı olur, siz o kalıba yakın mısınız? Milliyetçi, muhafazakâr, entelektüel kitleye ne kadar yakınsınız?

S. P. : Bilumum ocaklara üyeyim fakat her kesimle ve kuruluşla sınırlı-sorumlu bir çerçevede de olsa diyalog halindeyim. İnsanın kendisini tarif etmesi zor, kitle bizi nasıl algılıyorsa öyledir. Yani insanlar belli yaşa gelinceye kadar belli şablonları-kalıpları alabilir ama neticede bu okumalar, analizler ve bu düşünme egzersizleri devam ettiğinde siz neticede ortaya kendi doğrularınızı koyuyorsunuz. Malum bu Silivri sürecinde yazdığımız 1-2 yazıyı başka firmalar, sendikalar mal bulmuş mağribi gibi sağa-sola servis etmeye başlamışlardı yazılarımızı. Sonradan haklılığımız tescillendi. Bazen anormal hadiseleri insanlar normal gibi algılar fakat biz tarih önünde iz bırakmak zorunda olduğumuzu hissettiğimiz için hep doğruları söylemekle yükümlü hissediyoruz kendimizi.
H. O. : Adaylık fikri nereden çıktı peki, uzun zamandır var mıydı?

S. P. : Daha önceden de bize yerel yönetimler de dahil olmak kaydıyla teklifler olmuştu, hatta bazıları basında da yer aldı ama, ben kendi kan grubumu yerel yönetimlere uygun görmüyorum. Fıtrat olarak kendimi oraya uygun görmüyorum. Fakat genel çerçevede zaten ortaya koymaya çalıştığımız görüşler var; eğitimcilik, sendikacılık, tarihçilik, Kocaeli’nin sorunları haricinde bir de iddia alanımız var, ilgi alanımız var. Ben kendimi birinci derecede tarih ve dış politika noktalarında yetiştirmeye çalıştım ki hala da devam ediyorum Doktora ve kitap çalışmalarıyla, makale ve konferanslarla Türkiye’nin stratejik bir balçığa saplanan dış politikasına alternatif çözüm önerilerini sunmaya gayret ediyoruz.
H. O. : Kocaeli’de MHP’yi nasıl görüyorsunuz? 1 milletvekili çıkarmış bir siyasi parti, sizin yanınızda Lütfü Türkkan gibi, Saffet Sancaklı gibi iddiası yüksek görünen kişiler de var.

S. P. : Hepsi saygıdeğer insanlar, çok hizmetleri var. Sayıca çok fazla insan aday olabilir, hatta toplamda çok aday olması bir yana eğitimden bile birçok aday çıkması sevindirici. Bu işin hem bereketi hem de teveccühü noktasında algılanması lazım. Ben genel prensipler çerçevesinde bakarım olaya. Kocaeli’de yarıdan fazla oy alan iktidar partisi bilgisayarın enter düğmesine basarak il başkanı belirliyor. Demokrasi ile 77 milyonu yönetiyorsunuz fakat kendi il, ilçe teşkilatlarınızda demokrasinin d’si yok. Hatta aday çıkmaya çalışanlara da hücum ediliyor. Bayan arkadaşlara saygısızlıklar yapılıyor. Burada 3. siyasi parti olan MHP, ilçe kongrelerini çok adaylı yaptı, il kongresini 4 adayla yaptı; bu 4 aday da çok ciddi ve birbirine yakın oylar aldı. Kamuoyu aylarca bununla meşgul oldu, dahası kamuoyunda MHP’de hır gür potansiyeli varmış gibi algılanır, yanlış algılardan biri de odur. Tam tersine büyük bir demokratik olgunlukla ve jestlerle yapıldı tüm bunlar. Bu doğrultuda MHP adaylarının da bolluğu aynı zamanda ona yönelecek teveccühü de gösterir. Bol olması özellikle bu noktada Türkiye’de tanınan isimlerin buradan da aday olması MHP’nin gücünü gösterir, bundan hiç kimse rahatsızlık duymaz.


H. O. : Bir de MHP’de adayların çevresinden oy getirmesi söz konusu. Siz özellikle belli bir MHP kitlesi değil özellikle eğitim camiasından da geniş bir kesimle diyalog halindesiniz. Bu çevrelerin de desteğini alabilecek misiniz?

S. P. : Devlet memurlarının siyasetten uzak tutulması siyasetin kalitelenmemesi noktasındaki iki tane engelden biri. Diğeri de düşük ücret politikası. Özellikle siyaset belli kişilerin mal alıp satması gibi ticaret şeklinde yürüsün diye düşünülen bir husus. Devlet memurlarının da bu alanda en fazla çevre ile iletişimde olanı eğitimciler. 1999 yılında eğitimcilerin sahaya çıkmasından Türkiye’deki siyasi konjonktür nasıl etkilendiyse, özellikle MHP’nin aldığı oy yüksek orandaydı, şu anda da bizim tabanda ilçelerdeki istişarelerde yaptığımız ve gözlemlediğimiz şey o. 1999’a yakın bir hava ve heyecan var, bu noktada bir taban hareketi oluşabilir. Tabi bu bundan sonra takip edilecek süreçle de alakalı. Böyle bir potansiyel var. Biz ne katarız? Elimizden gelen her şeyi katmaya gayret edeceğiz. 4 bin üyemiz var, üye yakınlarımız var, üye - üye yakınları haricinde herkesle iletişim içerisinde, meşru dairede bize gelen talepleri, özellikle eğitimle alakalı talepleri karşılamaya çalıştık. Bunun haricinde de biz 140 yıldır burada oturan bir ailenin çocuğuyuz, hısım akraba konusunda da özellikle geniş bir çevremiz var. Tabi insanların siyasi angajmanların dışına çıkması sizin varlığınızdan ne kadar etkilenir ne kadar etkilenmez bunu bilimsel çalışmalarla, propaganda teknikleri ile bu süreçte değerlendirmeyi düşünüyoruz ve bu noktada çok ciddi bir ekip çalışmamız var.
TÜRK HALKI AKP'YE CEZA KESECEKTİR
H. O. : Halkta bir ümitsizlik de var sanki. Bu nasıl ümide dönüşecektir?

S. P. : Mevcut iktidarın yaptığı hareketler insanlarımızda ciddi manada bir karamsarlık meydana getirdi. Hatta biz eğitimciyiz, buna rağmen toplumu etkileyecek noktadaki arkadaşlarımız bile zaman zaman bu karamsarlığa kapılabiliyor. Bizim görevimiz onların karamsarlığını kaldırıp, ortaya bir gelecek kurgusu koymak. Yani biz tarihin en zor zamanında içinden Mustafa Kemal’i çıkarıp Kurtuluş Savaşı’nı yapıp; Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ortaya Medeni Mucize dediğimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni çıkarabildiysek, şu anki hal - her ne kadar bütün veriler kötüyü gösterse de - bizim için yok oluş değildir. 19 Mayıs 1919’daki durum gerçekten vahimdi. Tarif etmeye gerek yok. Yani 7 Haziran’daki seçimler Türkiye’nin normalleşmesini, devlet geleneğinin tekrar tesis edilmesini sağlayacaktır. Türkiye’nin bütün sınırları kan revan. Eğer sınır komşularınız bu haldeyse, bu kaos her an size de bulaşabilir. Asıl korkumuz Türkiye’nin böyle bir bölgesel veya iç karmaşa ve maceraya sokulmasıdır. Ben bir tarihçi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin atom çekirdeği sadedinde kurulduğunu düşünüyorum. Osmanlı gibi merhameti çok abartan bir modelde kurulmamıştır. Dolayısıyla ipleri birden sıkabilir, çıkan çiviler tekrar rayına oturabilir. Halkımız bu noktada kesinlikle umutsuz olmasın. Ama gerçekten siyaseti farklı mecralara getiren, ülkeyi de bu macerayla beraber Cem Karaca’nın “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” noktasına getiren yapıya da ciddi bir ceza kesmesi lazım ki çoluk çocuğumuzun geleceği, milletin de huzuru ve bekası kurtulmuş olsun.

KOCAELİ’Yİ YÖNETENLER RÜYALARINDA KOCAELİ’Yİ GÖRMELİLER

Bir kaç başlıkla durumu şu şekilde ifade edebilirim;

• Türkiye’nin kötü yönetilmesi, yaşadığımız bu kötü süreç aday adaylığı kararımızı hızlandırdı

• Ülkenin sorunlarına ne gibi çözümler bulabiliriz sorularına cevap verdiğimiz için tabandan böyle bir istek geldi diyebiliriz.

• İnsanlar tamamen bir İŞID vari bir kıyımla görevden alındılar.

• Eğer meclise gidersek ilk önceliğimiz işçi ölümleri ve kamu çalışanlarının çektiği sıkıntılar olacak.

• Bazı öğünleri geçiştiren insanlar var bu şehirde.

• Şanslı bir sendikacı olduğumu düşünüyorum.

• Kocaeli Kasaba politikası ve kasaba siyasetçisi mantığı ile yönetiliyor.

H. O. : Yıllardır eğitim camiasının içinde faal olarak görev yapan biri olarak Siyasete atılmaya ne zaman karar verdiniz?

S. P. : 2004’ün aralık ayında devraldığımız Türk Eğitim Sen Kocaeli 1 No’lu Şube bünyesinde çok şükür hedeflediğimiz kısa, orta ve uzun vadede birçok gayeye ulaştık. Kocaeli’nde de sendikacılık adına ciddi bir ivme oluşturduğumuzu söyleyebiliriz. Sendikacılık olarak - kendi adıma konuşursam - misyonumu tamamladığımı düşünüyorum. Artı; sendikacılığı yaparken de gençlik teşekküllerinden STK’lara birçok yerde konferans, sunum, panel gibi organizasyonlarda yer aldık. Hatta bu konuda talebi olan genç arkadaşlarında önünü açmak için çeşitli girişimlerde bulunduk. Sendika haricinde yatay teşkilatlanma adını verdiğimiz 9-10 eğitim-kültür ve düşünce organizasyonunu korumaya ve geliştirmeye çalıştık. Yani hayatın tek bir perdeden ibaret olmadığını göstermek adına elimizden geleni yapmaya çalıştık. Bununla birlikte Türkiye’nin kötü yönetilmesi, yaşadığımız bu kötü süreç aldığımız kararı hızlandırdı.

H. O. : Milletvekili olursanız eğitim camiasının hangi sorunlarını öncelikli olarak meclise taşımayı düşünüyorsunuz?

S. P. : ‘Eğer meclise gidersek ilk önceliğimiz işçi ölümleri ve kamu çalışanlarının çektiği sıkıntılar olacak’ Kamuda eğitim camiası için ‘ bir dokun bin ah işit ‘ şekilde bir isyan var. Hatırlayan bilir çok değil bir 10-15 yıl öncesinde biz maaş zamlarının daha yüksek olması için, kazanımların daha fazla olması için eylem yapardık. Ve bunlar ciddi eylemler olurdu. Buçuk buçuk verilen zamların bile yetkili sendika tarafından İktidar’a pazarlandığına şahit oluyoruz. Daha kötüsü şuan kamu çalışanları zamlardan ötürü kendi mevcut statülerini koruma, sürülmeme, aile bütünlüğünü elde tutma gibi konular ile meşguller. Rotasyon var, iş güvencesinin kalkma durumu var, müdür kıyımında kimsenin gözünün yaşına bakılmaksızın, başarısına ve performansına dikkat edilmeksizin insanlar tamamen İŞIDvari bir kıyımla görevden alındılar. Bundan başka Soma gibi madenlerde 300’er 300’er öldüğünüzde veya asansörlerde 5’er 10’ar öldüğünüzde Allah rahmet eylesin, arkasından Fatiha okuyalım, helva pişirelim, 40’ını yapalımdan başka bir şey kalmayacak. Bu arkadaşlar niye öldü, hangi şartlarda çalışıyor gibi bir soru işareti kafalarda kalmayacak. Eğer meclise gidersek ilk önceliğimiz işçi ölümleri ve kamu çalışanlarının çektiği sıkıntılar olacak.

H. O. : Çalışmalarınız nasıl gidiyor? Ne tarzda bir çalışma içerisindesiniz?
S. P. : İzmit merkez dışında 7 ilçemizde istişareler ile karar aldık. Yöntem olarak hep istişareler ile hareket ediyoruz. Sendikaya talip olduğumuzda da genç bir ekip ile istişareler vasıtası ile yola çıkmıştık. Sonrasında 3 yıllık şube başkanlığı seçimlerinde karşımızda aday olmasa dahi kapsama alanımızdaki bütün ilçelere istişareleri yayarak gittik. Yanımızda arkadaşlara söz hakkı verdik, kamuoyuna çıkardık, yetkilendirdik. İlçelerde bütün temsilcileri seçimle belirlemeye çalıştık. Siyasete girme noktasında 5 bin kişiyi temsil eden 500 söz ve kanaat sahibi kimseyle birebir görüşerek karar aldık. Aday Adaylığı açıklamamıza binlerce kişi katıldı. Yekvücut bir taban hareketi, heyecanı oluştu. Partimizin il ve ilçe teşkilatlarını gördüğümüzde de aynı havayı gördük. Dahası halka yönelik yaptığımız çalışmalarda da ciddi bir teveccüh gördük. Millette Milliyetçi Hareket’e bir susamışlık var, inşallah Kocaeli’nde MHP adına başka partilerden de ciddi oranda oy alarak ses getireceğiz.

H. O. : Eğitimci olmanıza rağmen hayatınızın büyük bir bölümünü bu şehirde geçirdiniz. İzmit’e sahip çıkma noktasında çeşitli derneklerde görev aldınız. Size İlimizin en büyük sorunu nedir?

S. P. : Çiçek böcek haricinde bu insanların ciddi manada iş bulamama sorunu var. Bu şehrin plansızlık ve ufuksuzluk sorunu var. Kocaeli hala eski bir tabir olan kasaba politikası ve kasaba siyasetçisi mantığı ile yönetiliyor. Bu şehrin nüfusu 1 milyon 750 bin. Yani çiçek - böcek haricinde bu insanların ciddi manada iş bulamama sorunu var, istihdam sorunu var. Açlık sorunu var, yoksulluk sorunu var. Alınan asgari ücretlerinde normal bir ailenin geçinme ihtimali ne kadar gerçekçi? Aile içi şiddetten tutun insanların yuva kuramamasına kadar karşımıza çıkan birçok sıkıntı var. Bazı öğünleri geçiştiren insanlar var bu şehirde. Ben bunların bazılarını fabrikalardan Milli Eğitime özelleştirme vasıtası ile sürülenlerden tanıdım. Yani böyle dışardan gözüktüğü gibi ambalaj şehri değil Kocaeli. Vergi geliri sanayi devlerinden ötürü yüksek. Bu şehir temelde zengin ile fakir arasında uçurumu derin olan bir şehir. İşçi kenti gibi gözükse de ciddi manada işsiz kenti. Öncelikle bunların ciddi bir planlama ile ufuk sahibi siyasetçilerce ortaya konması gerek. Yani burada bakıyorsunuz 50 sene 100 sene oturanlar bile başka şehrin sakızını çiğniyorlar. Hasılı; Kocaeli’yi yönetenler rüyalarında da Kocaeli’yi görmelidir.

H. O. : Çok teşekkür ederim Sayın Pekin.

S. P. : Bu imkanı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör: Metehan OĞUZ
 
Etiketler: Pekin;, “Karamsarlığa, gerek, yok,, zira, M.H.P., var”,
Yorumlar
Ulusal Gazeteler
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
90
77
1
3
29
33
2
Fenerbahçe
86
87
1
5
27
33
3
Trabzonspor
55
56
12
4
17
33
4
Beşiktaş
51
44
12
6
15
33
5
Başakşehir
49
44
12
7
14
33
6
Rizespor
48
43
13
6
14
33
7
Kasımpasa
46
55
13
7
13
33
8
Alanyaspor
45
43
10
12
11
33
9
Sivasspor
45
40
10
12
11
33
10
Antalyaspor
45
38
10
12
11
33
11
A.Demirspor
41
49
10
14
9
33
12
Samsunspor
39
37
14
9
10
33
13
Ankaragücü
37
40
12
13
8
33
14
Kayserispor
37
37
13
10
10
33
15
Konyaspor
36
34
13
12
8
33
16
Gaziantep FK
34
37
17
7
9
33
17
Hatayspor
33
37
14
12
7
33
18
Karagümrük
33
37
16
9
8
33
19
Pendikspor
30
37
17
9
7
33
20
İstanbulspor
16
26
22
7
4
33
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı