Haber Detayı
02 Nisan 2008 - Çarşamba 00:00
 
RÖPORTAJ: Tüketiciler Birliği Genel Başkanı İle Çok Özel
Röportaj Haberi



 Kocaeli Şube Başkanlığı görevimi bir kenara koyarak gazeteci kimliğim ile Genel Başkanımız Nazım Kaya beyle gerçekleştirdiğimiz bu keyifli röportajda siz de kendi yaşamınızdan da bir çok unsur bulabilirsiniz.

"Varoşlarımızda, az gelişmiş mahallelerimizde yaşayan gençlerimizin cebinde iki unsur vardır; biri bol limitli kredi kartları diğeri ise son model bir cep telefonu. Ama bakıyoruz işimiz yok, aşımız yok, evimiz yok"

   Tüketiciler Birliği Başkanı Mali Müşavir Nazım Kaya, 2004 yılında SSK ile problemi olan bir vatandaşa yardım etmek isterken Tüketiciler Birliği'nin içinde bulmuş kendini.
   

  Tüketiciler Birliği'nin Pendik şubesini kurarak işe başlayan Kaya, şimdi birliğin yeni Genel Başkanı. Bugüne kadar bir çok vatandaşın problemine çözüm getiren Tüketiciler Birliği'nin vizyon ve misyonunu anlatan Nazım Kaya, bu işi tamamen karşılıksız yaptıklarını ve her zaman mazlumun yanında olduklarını, kim olursa olsun haksıza karşı dimdik durduklarını söyledi. Tüketicilerin dikkat etmesi gereken noktalara dikkatleri çekerek yaptığımız sokaktaki çocuktan herhangi bir holding yöneticisine kadar bir tüketici olarak herkesi ilgilendirdiğini düşündüğümüz bu keyifli röportajda siz de kendi yaşamınızdan da bir çok unsur bulabilirsiniz.

Kendinizi  kısaca tanımlarmısınız?
  1970 yılında Erzurum'da doğdum. Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunuyum. Halen Mali Müşavirlik yapmaktayım ve Tüketiciler Birliği Genel Başkanlığına gelmiş durumdayım. Dar kesimde yer alan  inşaatçı bir ailenin oğluyum. Topluma sosyal fayda sağlamak, sosyal borcumu ödemek adına böyle bir dernekçi sivil toplumcu bir kişiliğimle topluma bir şeyler katmaya çalışıyorum. Kitap okumayı ve Türkiye'yi gezmeyi seviyorum. Çünkü gezmeye, görmeye doyulamayacak güzel bir ülkede yaşıyoruz. Fotoğraf çekmeyi de severim. Onun haricinde hobilerime fazla bir zamanım kalmıyor.

Tüketiciler Birliği'nin kuruluşunu ve kendinizi Tüketiciler Birliği Başkanı olarak bulduğunuz zamanı anlatır mısınız?
  Tüketiciler Birliği 1997 yılında kurulmuş bir dernektir. İyi niyetle yola çıkılmış olduğu için 15 yıllık süre zarfında Türkiye'de en önemli sivil toplum kuruluşları listesinde üst sıralarda yer alabilmiştir. Bugüne kadar yaptığı çalışmalarla hakikaten topluma çok büyük faydalar sağlayan, insanları bilinçlenmesini sağlayan, insanların, devletin aksak hizmetlerini sorgulayabilen, yine insanlara alışveriş bilincini, tüketim bilincini oluşturmaya  sağlayan çalışmalar yapmışlardır. Kuruluşumuz, kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana bir tavır sergilemekte olduğunu ve hiçbir maddi menfaat beklentisinin olmadığını da göstermiştir. Haklı kim ise güçsüzde olsa haklının yanında yer almıştır. Haksız olsan güçlü de olsa hatta devlette olsa onu dahi sorgulamayı bilmişizdir. Hiçbir maddi beklentimiz olmadığı için sorgulamalarımızda kabul görmüş ve karşılığında beklediğimiz faydayı da sağlamıştır. 16 Şubat'ta yapılan olağanüstü genel kurulda başkanlık seçimi söz konusuydu. Genel başkanımız Av. Bülent Deniz'in 11 yıllık başkanlık sürecinden sonra tüzük gereği görevini bırakmasıyla yapılan seçimde genel başkanlığa seçilmiş bulunmaktayım. Bugüne kadar hangi amaçla, hangi durumla geldiysek bundan sonra da aynı misyonla çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Ben Tüketiciler Birliği'ni 2004 yılında tanıdım. Bir arkadaşımızın Bağ-kur'la ilgili bir sorunu vardı. Bağ-kur'dan neden hizmet alamıyorum dedi. Borcu vardı tabi. Bunda yasal birtakım haklar olmalı, insanlar mağdur olmamalı dedik bir Tüketiciler Derneği'ne müracaat etmeye karar verdik. Tüketiciler Birliği sitesindeki birlik kelimesinden midir çalıştığı konular elde ettiği başarılardan mıdır nedir eskiden beri bu ailenin bir ferdiymişiz gibi şikayetimizi direkt o derneğe yaptık ve ertesi gün hiç çözüm dahi beklemeden bağlantıya geçtik. Pendik'te şubenizi kurmak istersek kabul eder misiniz dedik. Onlarda tabi neden olmasın dediler. Bize şube kurma yetkisini verdiler ve Pendik şubesi olarak çalışmaya başladık. Hiçbir gelir amacı, hiçbir menfaat olmadığı için genel merkezde de kabul gördük ve Pendik şubesi olarak  genel merkez çalışmalarına katkıda bulunduk. Çalışmalarımız neticesinde Türkiye genelinde de hizmet edebiliriz mantığıyla yönetimdeki arkadaşlar bizi genel başkanlığına tercih ettiler.

Tüketici haklarının doğuşu,oluşumunu, gelişimini ve yapısal işleyişini açıklar mısınız?
 Tüketici kavramı 1985 yılıyla birlikte literatüre girmiştir. Tüketici hakları evrensel bildirgesi yayınlanmıştır. Bu bildirge kapsamında tüketicilerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı olduğu, tüketicilerin ürün tercihi yaparken alternatif ürün seçebilme, sağlıklı ürün seçebilme haklarının olduğu ve yine devletin tüketicilere yol, su, barınma, yeme içme gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması gerektiği gibi, tüketicilerin bilgilendirilme, bilinçlendirilme haklarının olduğu hükmü getirildi. Türkiye'de de bu bildirge kabul görmüştür. Daha sonra 1995 yılında Avrupa Birliği'ne uyum süreci gereği tüketici mevzuatı oluşturulmaya başlanmıştır. 1995 yılında 4077 sayılı tüketicinin korunması hakkında kanun çıkarılmıştır. Bu kanun 2003 yılında 4822 sayılı kanunla değiştirilerek bu haline getirilmiştir. Bizim tüketici mevzuatımız Avrupa'nın bir çok ülkesinden oldukça ileridedir. Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde en hızlı ve en sağlıklı çıkarılan kanun tüketici kanunudur. Tüketici mevzuatımızın bir özelliği de gayet açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olmasıdır. Kanunun uygulanması noktasında vatandaşlar her ne kadar haklarını aramaya girişmiş olsalar da devlet burada çoğu kere yetersiz kalmıştır. Vatandaşın hak araması konusunda tüketici sorunları hakem heyetleri illerde ve ilçelerde teşkilatlandırılmıştır. Yalnız bu süreç içerisinde işleyişle ilgili bazı sorunlar yaşanmıştır. Tüketicinin hak araması sanki istenmez olmuştur. İşte bunun sonucunda tüketici dernekleri devreye girmiştir. Vatandaşın hak arama bilincine sahip olmasını ve hakem heyetlerinin işlevini yerine getirebilmesine destek sağlanmıştır. Bu çalışmalara rağmen insanlarımızın bazı konularda kendine düşen görevleri de yapmaları yani alışveriş sürecinde bilinçli hareket etmeleri gerekiyor.

Tüketiciler Birliği'nin ana görevleri  nelerdir?
  Öncelikle temel hak ve özgürlüklerin vatandaşlar tarafından etkin ve yaygın olarak kullanılmasını sağlamaktır. Eğitim hakkı, sağlık hakkı, yerleşim hakkı, düşünce özgürlüğü gibi ama bunun yanı sıra daha çok tüketici haklarıyla ilgilenmektir. Avrupa'da Voltaire'nin oluşturduğu bir felsefe vardır; seninle aynı görüşü paylaşmıyor olabilirim ama senin de kendi görüşünü savunman için sonuna kadar yanındayım. Benimle aynı görüşü paylaşmayan insan eğer yargılanıyorsa işte o zaman ben gider düşünce özgürlüğü adına o insanın yanında yer alırım.  Devleti, yerel yönetimleri, esnafı, yerel yönetimleri, eğitim sektörünü, sağlık sektörünü ve benzer sektörleri sorgularız vatandaşın gözü ve kulağı olmaya çalışırız.

Tüketicililer yasayla kendilerine tanınan  hakları ne derece biliyorlar? Vatandaşımız tüketicilik ile ilgili bilgi konusunda şu anda ne konumda?
  İşin gerçeği, tüketiciler sahip oldukları hakları bilmiyorlar. Örneğin, kredi kartlarından yıllık üyelik bedelleri tahsil ediliyor. Kanun gereği kredi kartlarından yıllık üyelik bedelleri alınmaması gerekiyor. Sorun çıktığı takdirde tüketici hakem heyetine gidilmesi gerekiyor fakat vatandaş bunu bilmiyor. Sokağa çıkıp ta tüketici hakları hakem heyeti ne iş yapar ya da Pendik'te nerededir diye sorsak inanın çok az kişi bunu doğru cevaplar. İnsanlar haklarını gerçekten bilmiyorlar. En basiti kullandığımız bir beyaz eşyanın, cep telefonunun ya da bir aracın arızalı çıkması durumunda ne yapacaklarını bilmiyorlar. Ayrıca insanların bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu görüyoruz. Bazen tüketicimiz esnafı dövercesine haklarını aramaya çalışıyor. Bazen vatandaş gidip bir mağazadan abiye kıyafet alıp bir gece giyip ertesi gün mağazaya geri iade etmeye çalışıyor. Firma ben bu ürünü alamam diyip geri çeviriyor. Bize geliyorlar ben bu ürünü geri veremiyorum diye şikayet ediyorlar. Neden geri vermek istiyorsunuz dediğimizde olmadı bedenime, rengini beğenmedim… Ancak bunu zorla vermedi esnaf size. Ürün size söylendiği şekilde verilmediyse, alırken kalitesi ve özellikleri vaat edilen gibi değilse işte bu noktada hak arayabilirsiniz. Hakikaten halkımız bilinçsiz. Çoğu zamanda ucuz alalım derken kaliteden ödün veriyoruz. Beyaz eşyadan sebze meyveye kadar ucuz olsun diyip aldığımız ürünlerin kalitesine bakmıyoruz. Mesela etin kilosu bugün 15 lirayken gidip kilosu 5 liraya sucuk almak ne kadar mantıklı? Para bir gün kazanılır ama sağlık zor. Bunun için bilinçli olmak gerekir. Tüketici haklarını yeteri kadar bilirse bu kadar sorun çıkacağını sanmıyorum.

Üretim yapanlar , tüketicilerin  haklarından ne kadar bilgililer?
  Aslında biz üreticiler diye bir sınıf görmüyoruz. Onlarda aynı zamanda tüketicidirler. Bugün holding yönetenler, üretim yapan firma sahipleri hatta beşikteki bebekten cumhurbaşkanına kadar herkes birer tüketicidir. Fakat üretici rolünde olan insanlarımız haklara saygı noktasında maalesef yeterli yaklaşımı göstermiyorlar. Büyük firmalar dahi burada tüketicinin haklarını mümkün olduğunca engellemeye çalışıyorlar. Örneğin bir ürün alıyorsunuz bir ay sonra bu ürün hatalı çıktığında değiştirmek istiyorsunuz, size bu ürünün kolisini attıysanız biz onu geri alamayız şeklinde cevap veriyorlar. Yeni evli bir çiftimiz beyaz eşyasını, mobilyasını, elektronik eşyalarını alırken bunların kolilerini nerede muhafaza edebilirler. Hepsinin kolilerini saklarlarsa o evde oturacak yer kalmaz. Çok sakin bir şekilde ben kanunları biliyorum, haklarımı savunabilirim dediğinizde ise hatalarını kabul edip ürünü hemen bir yenisi ile değiştirdikleri oluyor. Yine bankalarca düşünelim olayı. Kredi kartlarından yıllık üyelik ücreti alıyorlar. Tüketici mevzuatın da tüketicinin bilgisi olmadan sözleşmeye tüketici aleyhine bir madde konduysa bu sözleşmede haksız bir şarttır. Tüketici aleyhine bir unsur içerir. Tüketici itiraz ettiğinde bunu kabul ediyor. Bir sonraki ekstresinden düşüyor ya da nakit olarak geri ödemesini yapıyor. Banka aslında bunu biliyor. Şikayet eden tüketicinin hakkını geri veriyor. Ama neden sadece şikayet edeni değil de tüm tüketicilerin haklarını sağlamıyor? Bunu en çok güvenmemiz gereken kurumlardan biri bankalar yapıyor. Bazı yanlışlar, tüketiciyi mağdur eden bazı gelişmeler maalesef büyük kurumlar nezdinde gerçekleşiyor. Mahalledeki bakkala girip onunla bir şekilde anlaşabiliyorsunuz. Ama büyük kurumlarda sürekli bir yazışma trafiği içinde olmanız gerekiyor. Spot ışıkları altında bize bir zarar gelmez diye düşündüğünüzde işte maalesef en büyük zarar oradan geliyor size.

 Vatandaşımızı bilgilendirmek amacıyla  ne gibi çalışmalar içersindesiniz?
  Bizim temel dayanağımız halkı bilinçlendirmektir zaten. Sorun çıksın da onu çözelim diye değil de halkı bilinçlendirelim sorun çıkmasın diye çaba gösteriyoruz. Bunun için medya aracılığı ile çeşitli programlar yaparız. Bazı gazete ve dergilerde köşe yazılarımız olur. Ülke genelinde yayın yapan organlarda sayfalarımız olur. Yine gündemdeki her olayla ilgili basın açıklamalarımız olur. Tüketici aleyhine durumlar olduğunda tüketici bilinçlenir. Broşür, kitapçık gibi çalışmalar hazırlayıp halka dağıtırız. Kısacası halkı bilinçlendirmek ve yönlendirmek adına her türlü çalışmayı yürütüyoruz. Bilinçli toplum sorunsuz ve zararsız bir toplumdur diye düşünüyoruz.

 Tüketiciler Birliği olarak size baş vuran vatandaşların sorunlarını tamamen ve net olarak ne kadar ölçüde halledebiliyorsunuz?
  Tüketiciler birliği Türkiye'de mağdur olan bütün tüketicilerin sorunlarını altını çizerek söylüyorum maddi beklenti olmadan ücretsiz olarak hukuki yardımda bulunarak çözmeye çalışır. Bugüne kadar tüketicilerin bireysel sorunlarının ötesinde bir çok kişinin yaşadığı ortak sorunlar için mevzuat yönünden çözüm üretmeye çalışırız. Bireysel olarak ta sorunları genelde yönlendirme yaparak çözeriz. Firmayla nasıl görüşmesi gerektiği ve hakem heyetine müracaat etmesi noktasında bilgilendiriyoruz. Biz kendisinin sorununu çözebiliyoruz, bir daha böyle bir sorunla karşılaştığında ise artık kendi çözebiliyor hatta çevresindeki insanları da bilgilendirip yönlendirebiliyor.

Diğer tüketici hakları ile ilgilenen derneklerle  ortak diyologlarınız varmı?
  Tabi ortak çalışmalarımız oluyor. Ülke geneliyle ilgili sorunlarda, mevzuat değişikliği yapma gibi konularda diğer örgütlerle birlikteliğimiz oluyor. Fakat her tüketici örgütünün kendine has bir çalışma prensibi vardır. Kendi misyonu ve kendi vizyonu doğrultusunda hareket eder.

AB sürecinde tüketici haklarının korunması için ne tür gelişmeler oldu ve oluşacak diğer gelişmeler nelerdir?
  Bizi bekleyen diğer gelişmeler hakikaten ürkütücü olacak diye düşünüyorum. Yeterince doyurucu bir tüketici mevzuatı söz konusu; fakat bazı noksanlıklar da var. Bununla ilgili yasal düzenleme taleplerimiz oldu. Örneğin kapıdan satışlar bir dolandırıcılık alanı olarak kullanılıyor. Bunu düzgün çalışan firmaları tenzih ederek söylüyorum. Bazı satıcılar Sağlık Bakanlığı'ndan geliyoruz diyip insanlara sanki ücretsiz sağlık ürünü dağıtıyorlarmış gibi insanlara bu ürünü teslim aldığınıza dair bir belge imzalamanız gerekiyor diyor ve imzalattırıyorlar. Fakat vatandaş bundan bir ay sonra anlıyor ki aslında bir senet imzalamış ve dolandırılmış. Burada ciddi bir denetim eksikliği söz konusu. Ayrıca garantili ürünlerde, dayanıklı tüketim mallarının arızalı çıkması halinde tüketici ne yapması gerektiğini şaşırmış durumda. Bazı ürünler birkaç ay serviste yatabiliyor. Mesela cep telefonunuzun kapağı kısa bir sürede soyulabiliyor. Size kullanıcı hatası olduğu söyleniyor. Telefonu özel eldiven takarak mı kullanalım diye sormak gerekiyor. Dolayısıyla burada firmaların yanlış uygulamaları söz konusu. Bu noktada artık tüketici gerek servis süresinin gecikmesi gerekse de bedel iadesi konusunda tüketici kurtarabiliyorsa kurtarıyor… Bununla ilgili ciddi eksiklikler var. Gelecekle ilgili sıkıntılarımıza toplumun dikkatini çekmek istiyorum. Türkiye'nin 2008 bütçesindeki gelir hedefi 180 milyar YTL'dir. Bugün Türkiye'deki tüketicimizin bankalara olan tüketim kredisi borcu toplamı 95 milyar YTL'dir. Yarıyı geçmiş durumdadır. Bu demektir ki tüketicimiz Türkiye'nin elde ettiği gelirin yarısından fazlasını bir yıl içinde elde etmelidir ki borçlarını kapatsın. Ciddi bir risktir bu. Türkiye bir yıl içinde en ufak bir finans krizi yaşarsa insanlar artık kredi borçlarını ödeyemeyecekleri için icraya tabi tutulabilirler. Bankaların burada çok yanlış tutumları söz konusudur.

Tüketiciler Birliği olarak  kazandığınız en önemli başarılar nelerdir?
  Tüketiciler Birliği olarak biz çok şey başardık. Mesela bunların bir kaçından bahsetmek gerekirse 2002 yılında bütçe kanunu 9 gün gecikmeyle çıkmıştır. Yani 9 Ocak'a kadar olan Türkiye'de bütçe kanunu uygulanmamıştır. Fakat GSM firmaları bu tarihe kadar telefon görüşmelerinde bile özel iletişim vergisi ve KDV tahsil etmişlerdir. Tüketiciler Birliği olarak bunu merak ettik ve konunun üstüne gittik. Maliye Bakanlığı'na sorduk bu vergiyi alabilirler mi diye, alamazlar cevabı geldi. Sonra döndük GSM firmalarına sorduk biz kanun çıkmadığı için tahsil edemedik diyenlerde vardı, biz aldık diyenlerde vardı. Sonra biz borcumuzu defterdarlığa ödedik dediler. Defterdarlıkta ödemediklerini söyledi. Ve biz bu borcun, tüketiciden alındığı halde devlete ödenmeyen verginin sonraki faturalardan düşüşünü sağladık. Köprü ve otoyollara yapılan zamlardan dolayı tüketicilerin mağdur olduğu konusunda açtığımız davalar sonucunda bu zamların iptalini sağladık. Kamusal hizmetler eğer enflasyon ortamı varsa yapılacak zam  enflasyonu geçemez. Eğer geçiyorsa haklı bir sebebi olmalı. Dolayısıyla bugün %8-10 civarında seyreden enflasyon halinde kalkıp ta köprüye yola suya %15 zam yapamazsınız. Yine bir başarımız da, gazoz üretiminde  alkol kullanıldığını tespit ettik biz. Kola bile içmeyen insanlarımız gazoz sağlıklı, alkolsüz bir içecektir diye Ramazan'da iftarını rahatlıkla gazozla açıyordu. Tespitimizden sonra vatandaşlar arasında gazoz tüketiminde ciddi bir düşüş olmuştur. Yine 2007 yılında sağladığımız güzel bir başarımız da Türk Telekom'un yaptığı zamlara karşı dava açtık ve yürüttüğümüz "Tele kazık" kampanyasıyla bu zammı geri aldırdık. Telekom'un tekel olmasının avantajını piyasalarda sürekli zam yaparak kullanmaya çalışmasını engelledik. Yine 1994 yılından beri belediyeler tarafından yeni inşaat yapanlardan alınan otopark harcı ücreti konusunda bir araştırma yaptık. Yönetmeliklere göre otopark harcı alınır, bununla da o bölgeye ücretsiz otoparklar yapılır. Bugün baktığımızda ortada otopark görmek mümkün değil. Millet olarak otopark sıkıntısı, trafik sıkıntısı, oto hırsızlığı sıkıntısı ile karşı karşıyayız. Yerel belediyelere bu kim paraların tarafından toplandığını nereye gittiğini sorduk. Biz toplamıyoruz, Büyükşehir topluyor dediler. Büyükşehir Belediyesinden de ilçe belediyeleri topluyor yanıtını alınca bu iki cevabı birbirine iliştirip her iki yönetime de gönderdik ve onları birbirleriyle tokuşturduk. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin topladığı harç miktarı 20 trilyonu geçmektedir. Karşılığında ise hiçbir otopark yok. Biz bunun büyük bir adaletsiz olduğunu 2006 yılında gördük. Bu sorgularımız sonucu Büyükşehir belediyesi otopark yönetmeliğinde değişiklik talebinde bulundu ve yönetmelik değişti. Artık harçların %25'inin peşin alınması ve eğer otopark yapılırsa kalanı alınacak şeklinde düzenlendi. Fakat bugüne kadar toplanan para nerede diye sorduğumuzda bunun yanıtını alamadık. 2007 Eylül ayında bir dava açtık. Velev ki bu parayı hayır işlerinde ya da belediyenin diğer hizmetlerinde kullandılar. Bu bile suçtur. Çünkü kanun gereği bu para otopark yapımı haricinde kullanılamaz. Otoparklar yapılmadığı için artık İspark denilen belediyenin otopark işletmesi sokaklarımızı otopark olarak işletiyor. Eskiden değnekçi tabiriyle sokakları otopark olarak işletenler vardı. Oraya park ederseniz 5 lira etmezseniz 10 lira alıyorlardı. Belediyenin uygulaması ile bu arkadaşların üzerine üniforma geçirilmiş oldu. Benim sokağım otopark olarak işletiliyor. Yani balkonumun altında iki araçlık yer varsa İspark orayı da otopark olarak işletmeye kalkacak. Ne yatırım yaptınız da burayı otopark olarak işletiyorsunuz? Kamusal bir alan, sokak, benim esnafımın önündeki sokak aslında o esnafa aittir, yoldur orası. Ama İspark o yolda birkaç araçlık yer bulduysa hemen oraya iki üniformalı adam dikiyor ve aracınızı evinizin işyerinizin önüne park ettiğinizde size fiş kesiyor; ben burada otopark işletiyorum diye paranızı alıyor. Bu sosyal devlet ilkesine uyuyor mu? Hangi amaçla bunu yapıyorsunuz? O zaman bende bir sokağa girip orayı otopark olarak işleteyim. Adalet mi bu? Büyükşehir belediyesi olarak trafik ve otopark sorunlarını çözmeniz gerekiyorken vatandaşa aracını park edecek yer yapmadığınız gibi vatandaş evinin işyerinin önüne park ettiği için ondan para alıyorsunuz. Adalet bunun neresinde? Biz bununla ilgili davamızı açtık ve yakında sonuçlanacağını düşünüyoruz. Tüketiciler Birliği olarak yaptığımız bir çok çalışma vardır. Örneğin bilgi edinme kanunu vardır ülkemizde. Kamu hizmetlerinden dolayı kamu kuruluşlarına karşı yargılı olarak içerik sunabiliriz. Bir konu hakkında bilgi isteyebiliriz. Dolayısı ile bilgi edinme kanunun da işlevsel olarak çalışmasını sağladık. Bir çok insanımız artık bu kanun çerçevesinde istediği bilgiyi alabilir. Özgürlük anlayışımızda birilerinin özgürlüğü için başka birilerinin özgürlüğünün kısıtlanmasına karşıyız ve düşünce özgürlüğünün sağlanması içinde insanlarımıza destek verip haklarını arıyoruz. Yaşayışı sınırlanan her kim olursa olsun, zalime karşı mazlumun yanında olacağımızı ve onu savunacağımızı toplum bilsin.

Derneğinize müracaat eden vatandaşlarımızdan  ilginç şikayetler geliyormu?
Bize gelen ilginç şikayetler gerçekten çok fazla. Birkaç örnek vermek gerekirse; bir şikayette, aslında bir açmaz diyelim buna. Hamile bir vatandaşımız, hamilelik süresi boyunca bir spor salonundan yoga hizmeti almak istiyor ve olumlu cevapla karşılaşıyor, size bu hizmeti vereceğiz deniliyor. Sonra vatandaş çocuğunu artık doğuracak zamana geldiğinde de spor merkezinden hala hoca arıyoruz bulamadık diye cevap alınca hizmeti alamamış. Bize geldi ne yapabilirim bununla ilgili diye. Biz o vatandaşı yönlendirdik, gerekli davaları açtık ve kazandıkta. Başka işimiz yok mu? İşte bunu reddetmedik vatandaşın hakkını aradık ve kazandırdık. Üst kattaki komşum balkonunda köpek besliyor, havlıyor rahatsız oluyoruz, benim çocuğum uyuyamıyor. Bununla ilgili yapabileceğimiz bir şeyler var mı? Başka bir şikayette ise çocuk geliyor ve babam bana harçlık vermiyor diye babasını şikayet ediyor. Başbakanlıktan burs talep edip alamayan vatandaşlarımız da Başbakanlığı şikayet ettiği oluyor. Hakikaten insanlar isteklerini gerçekleştiremedikleri zaman her yeri arayabiliyorlar. Tüketiciler Birliği'de bugüne kadar hemen hemen her isteği  gerçekleştirmiştir. Biz bu ilginç şikayetlere gülmüyoruz. Bununda bir rahatsızlık olduğu, hak ihlali olduğunu söyleyebiliyoruz. Bugün evinizde köpek besleyebilirsiniz ama bu komşunuzu rahatsız ediyorsa durup düşünmek gerekir ve bu hak ihlalini bir şekilde anlaşarak çözmek durumundasınız. 

Vatandaşlarımıza  ne tür önerilerde bulunmak istersiniz?
  Bazen vatandaş bir ürünü alıyor, hemen ertesi gün mağazaya gidip çok pahalı ya da ben bu ürünü almak istemiyorum, vazgeçtim buna ihtiyacım yok diye geri vermeye çalışabiliyor. Mağaza da kabul etmeyince vatandaş bize geliyor. Bu nokta da tüketici her söylediğini yaptırabilir diye bir şey olmadığının bilinmesi gerekli. Esnafında kendi hakları var. Kanun çerçevesinde bunları uygulamak gerekiyor. Maalesef toplumumuzda ciddi bir bilgisizlik var. Tüketicilerimiz bütçesi dahilinde bilinçli tüketim yapmalı. Alışverişi ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekleştirmeli. Her vatandaşımızda Tüketiciler Birliği gibi zalime karşı mazlumun yanında olmalı. Hak ihlaliyle hemen hemen her yer de karşılaşabilirler. Haklarını arasınlar. Bu noktada da korkularını silip atmalılar. Kredi kartlarının kullanımı konusunda da ciddi sorunlarla karşılaşılıyor. Kimi zaman bilinçsiz alınan krediler ile meydana gelen ödeme sıkıntıları yüzünden vatandaş 3000 YTL'lik kredi borcunu 15.000 YTL olarak geri ödemek durumunda kalabiliyor. Bugün piyasada bir nakit sorunu söz konusu. Esnaf kan ağlıyor. Bazı vatandaşlar kredi borcu ödemekten maaşını diğer giderlerine ayırmakta zorlanıyor. Zorunlu ihtiyaçlarını karşılarken giyim harcaması gibi harcamalara para ayıramıyor. Türkiye'nin genç nüfusu gençliğinin çoğunu artık kredi borcunu ödemekle geçiriyor. Bankalarda artık kendilerini kurtarıyor ama tüketici perişan durumda. Hiç sormadan 5 bin YTL, 10 bin YTL limitli kartlar veriyorlar. Vatandaş gidip uydurma bordrolar bulup kartı alıyorlar. Varoşlarımızda, az gelişmiş mahallelerimizde yaşayan gençlerimizin cebinde iki unsur vardır; biri bol limitli kredi kartları diğeri ise son model bir cep telefonu. Ama bakıyoruz işimiz yok, aşımız yok, evimiz yok. Tüketime ciddi bir özendirme söz konusu. Sıkıntılar nasıl aşılacaktır, vatandaşlar borçlarını nasıl kapatacaklardır bunu ciddi endişe ile seyrediyoruz. Tüketime inanılmaz bir özendirme söz konusu. Tüketime özendiren kredi kartlarının sayesinde birde bunları reklamlarla destekleyen firmaları da göze alırsanız, şu koltuk takımı şu kartla şu fiyata bu taksitle diyip adeta almayanın kafasına bangır bangır vuruyorlar. Oysa aldığınız koltuk takımı eskisinden daha az dayanıklı. Eskisinin ise belki sadece örtüsü yıpranmıştı, rengi demodeydi; şimdi aldığınız yeni koltuk ise artık sizin için bir sıkıntı. Ödemesini zorla yapıyorsunuz, bunun sıkıntısının yanı sıra belki arızalı çıktı onunla uğraşmak zorundasınız. Marketlere girdiğimiz zaman artık market kültürünün toplumumuza getirdiği bir sıkıntı var ki o da aşırı tüketimdir. O spot ışıklarının altında, tempolu alışveriş müziği eşliğinde arabanızda kocaman olunca acaba ne kadar doldurabiliriz içini diye düşünüyoruz. Cebinizde paranız yok hemen kredi kartınıza sarılıyorsunuz. Kredi kartınızda ne kadar limit varsa kullanıyorsunuz. Hele bir sağ salim çıkalım sonra ödemek için bir yol buluruz anlayışı yürütüyoruz. Tüketicilere şunları tavsiye ediyorum: Markete gideceksek birincisi açken, yorgunken, sinirliyken alışverişe çıkmayın. İkincisi, alıverişe çıkmadan önce listemizi mutlaka yapalım. Eğer biz üç ürün alıp markete 100 lira ödemek için girdiysek fakat 33 ürün alıp 1000 lira ödeyeceksek geleceğimiz gerçekten ipotek altındadır demek. Biz 10 ay sonra harcamamız gereken parayı bugün harcıyoruz. O parayı bugün harcarsak 10 ay sonra hiçbir şey yapamayacağız. Etrafımıza bakarsak bu tip tüketimden dolayı insanların yaşadığı sinirsel hastalıklar, bunalımlar, buhranlar hatta intiharlar bu tür nedenlerden oluşuyor. Bu bilinçsizlik devam ederse bu tür olaylar daha çok artacaktır. Ciddi bir endişemizde bu kredi kullanımlarından dolayı insanlar konut kredisi taksitlerini ödeyemeyince maalesef emlak sektöründe de ciddi bir düşüş olacağı düşüncesindeyim. Emlak ve inşaat sektörü ciddi bir zarar görecektir.

Kaynak: (İHA) - İhlas Haber Ajansı Editör: Metehan OĞUZ
 
Etiketler: RÖPORTAJ:, Tüketiciler, Birliği, Genel, Başkanı, İle, Çok, Özel,
Yorumlar
Ulusal Gazeteler
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
1
Galatasaray
87
73
1
3
28
32
2
Fenerbahçe
85
85
1
4
27
32
3
Trabzonspor
52
54
12
4
16
32
4
Rizespor
48
43
12
6
14
32
5
Beşiktaş
48
42
12
6
14
32
6
Kasımpasa
46
55
12
7
13
32
7
Başakşehir
46
42
12
7
13
32
8
Sivasspor
44
38
10
11
11
32
9
Alanyaspor
42
41
10
12
10
32
10
Antalyaspor
42
36
10
12
10
32
11
A.Demirspor
40
48
10
13
9
32
12
Samsunspor
38
36
14
8
10
32
13
Ankaragücü
37
40
11
13
8
32
14
Kayserispor
37
36
12
10
10
32
15
Konyaspor
36
34
12
12
8
32
16
Hatayspor
33
36
13
12
7
32
17
Gaziantep FK
31
35
17
7
8
32
18
Pendikspor
30
36
16
9
7
32
19
Karagümrük
30
35
16
9
7
32
20
İstanbulspor
16
25
21
7
4
32
Nöbetçi Eczane


Nöbetçi eczanlerle ilgili detaylı bilgi için lütfen tıklayın.

Arşiv
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı