Milli Eğitim Bakanlığının öğretmenlere nasıl baktığını son yayımlanan Uzman ve Başöğretmenlik kriterlerinden çok iyi anladık.
Ne yazıktır ki dünyada kabul görmüş öğretmen tanımının en ufak bir kırıntısı dahi MEB tarafından kabul görmemiş.
Öğretmen denilince tüm kaynaklarda şu şekilde bir tanım yer almaktadır; “Bir bilim dalını, bir sanatı ya da teknik bilgileri öğretmeyi meslek edinmiş, okulda öğrencilere ders veren kimse.”
Tanımın özellikle son bölümünde ne kadar da güzel ifade edilmiş “Okulda öğrencilere ders veren kimse”, işte öğretmenin asli görevi tamda budur.
Öğrenci yetiştirmek, vatana millete hayırlı çocuklar eğitmek öğretmenin birinci ve en büyük görevidir.
Gelelim asıl konumuza, yani MEB tarafından öğretmene ne şekilde bakıldığına.
Bilindiği üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2005 yılında yayınlanan ve ilk sınavı 2006 yılında gerçekleştirilen yönetmeliğe göre öğretmenlik, adaylık döneminden sonra 'öğretmen', 'uzman öğretmen' ve 'başöğretmen' olmak üzere üç kariyer basamağına ayrıldı. Kariyer basamaklarında yükselmede kıdem, eğitim, etkinlikler ve sicil gibi kriterlerde alınan değerlendirmenin yanında sınav sonuçlarının da esas alınacağı yönetmelikle belirlendi. Bunun sonucunda bir çok öğretmen bu sınavla uzman öğretmen olarak diğer öğretmenlere göre bir miktar daha fazla ücret almaya başladı.
Ancak düşününki bu sınavı görev süresi yetmediği için küçük bir farkla kaçıran yüz binlerce öğretmen yeni sınavın yapılmasını bekledi.
Kaç yıl beklediler biliyor musunuz, tamı tamına 12 yıldır beklemektedirler. Yani 12 yıldır belki kendileri de uzman olabilecekken yeni sınav yapılmamasından dolayı gelir dağılımında büyük bir adaletsizliğin tek sorumlusu olarak yeni sınav yapmayan MEB bu haksızlığa bu güne kadar göz yummuştur
Bu günlerde yeniden bu konuyu ele alan MEB, Uzman öğretmen adayları için yayımladığı Ek 2 ve Başöğretmen adayları için yayımladığı Ek 3 formları üzerinden öğretmenlerde bir takım kriter şartları getirerek bu kriterlerden en az iki kademede olanlardan birer tanesinin yerine getirilmesi şartını koydu.
Bu cetvelleri yazının sonunda görebileceksiniz.
Ancak öyle ilginçtir ki uzman ve başöğretmen kariyer basamağına dahil edeceği öğretmenlerde asıl görevlerine ilişkin tek bir ibare yok.
Belki bu şekilde söyleyince net anlaşılmayabilir. Örnekleme yaparak daha iyi ifade edeceğimi zannediyorum.
Şanlıurfa’nın bir köyünde çalışan 25 yıllık ilkokul öğretmenini düşünün. Bir çok öğrenci yetiştirdi. Öğrencileri üniversiteye gitti, öğretmen oldu, mühendis oldu. Köyün bağrından yetişen bu gençlere ilk temeli sağlam attı, asli görevini layıkıyla yaptı.
Ancak bu kişi kendisini geliştirmeye yönelik bir üniversitede yüksek lisans yapamadı, izcilik gibi, satranç gibi sportif alanlarda kendisini geliştirmeye vakit bulamadı. İl ve ilçe komisyonlarında görev alamadı, çünkü altı üstü bir köy öğretmeni diye bakıldı.
Şimdi bu fedakar ve asıl işi öğretmek olan öğretmenimiz iki kriteri bir araya getiremediği için 25 yıl çalışmış olsa dahi uzman öğretmenlik için başvuru yapamayacak.
Sayın okurlar kriterler listesini lütfen iyi inceleyin, öğretmenlik mesleğinin asli görevine ilişkin tek bir ibare yok. Ya kendisini geliştirmeye yönelik ibareler var ya da idari anlamda öğretme işinin dışında yapacağı görevler var.
Şimdi size askeriyeden örnek verelim.
Bir teğmeni düşünün, beli bir süre görevini yaptıktan sonra şu kursa gittinmi, şu sertifikayı aldın mı diye bakılmaksızın asli görevini iyi yaptığı için üsteğmen rütbesine yükseltiliyor. Yine aynı şekilde belirlenen sürede bu görevini yapınca sırayla kıdemli üsteğmen ve yüzbaşı diye kariyer basamaklarını çıkıp ilerliyor.
Sorarım MEB yetkililerine,
Öğretmene kastınız nedir?
Asli görevini yapan bir edebiyat ya da bir matematik öğretmeninin en büyük kriteri yetiştirdiği öğrencileri değil midir?
Değişik meslek sahibi olmalarını sağladığı öğrencileri en büyük kriteri değil midir?
Bu nasıl bir mantıktır ki, yok sportif faaliyetmiş, yok yüksek lisansmış, yok bir takım komisyonlarda görev almakmış, yok aylarca öğrencilerin dersine girmeyerek kitap yazmak, modül yazmakmış.
Sayın okurlar, edindiğim bilgilere göre size belirtmek isterim ki, şu anda okullarda en iyi öğretmenlik yapan insanlar belki de uzmanlık ve başöğretmenlik şartını taşıyamayacaklarmış.
Daha çok hep kaytarma işlerde görev almak isteyen, sınıfa derse girmekten çok bir takım yerlerde görevlendirilmek isteyen, öğrenciye faydası değil tamamen kendisine yönelik fayda peşinde koşan uzman/baş öğretmen ordusuna hazır olun.
Bu gidişle kendisine yönelik dosyaları dolduran ancak öğrenciye bir faydası olmayan geniş bir kesime kariyer sahibi demeye hazır olun.
Benim tavsiyem şudur ki, derhal kriterlere yönelik açıklanan bu tablolar iptal edilsin.
Belirli yıl çalışanlar uzman öğretmenliğe, sonrasında da baş öğretmenliğe başvuru yapabilsinler.
İşini güzel ve layıkıyla yapan sadece branşını öğrencilerine öğretmeye çalışan kişilere büyük haksızlık yaptığınızı görmenin tam zamanı olduğunu düşünerek bu yanlıştan derhal dönün derim.
Öğretmenin tanımında yer alan görevini iyi yapıp yapmadığıyla ilgilenin lütfen.
Son 20 yılda eğitimin her geçen gün daha kötüye gitmesinin yegane sebebidir işte bu.
Önce okulların müfettişlerce denetimini, öğretmenlerin teftişini kaldırdınız. Ardından da öğretmenin ne öğrettiğine değil kendisi için neler öğrendiğini ön plana çıkarttığınız için işte sonuç bu. Toplama çıkartmayı bilmeyen bir nesille yola devam diyoruz.
20 yıl öncesinin ortaokulda öğretilen konularını şimdi lisede bile öğretemiyorsunuz.
Sonucun daha büyük bir hüsrana dönmemesi için acilen bu saçmalığa son verilmelidir.
Öğretmeni, öğrettiği için yüceltiniz.
AŞAĞIDAKİ TABLOLARI YAZIYI MASAÜSTÜ GÖRÜNÜMDEN AÇARAK DAHA BÜYÜK VE OKUNAKLI OLARAK İNCELEYEBLİRSİNİZ.
|