|
||
![]() |
Ceren Özdemir’in Ardından | |
Seyfettin KARAMIZRAK | ||
seykarami@gmail.com | ||
Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak.”Martin Luther “Dünya çok acı çekiyor: kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden.”Napolyon
Ordu’da 20 yaşındaki Ceren Özdemir’in, firari mahkûm cani Özgür Arduç tarafından hunharca öldürülmesi ülkeye bomba gibi düştü. Sık sık gündeme gelen “kadına uygulanan şiddet” ve “kadın cinayetleri”nden hayli gerilen ve üzülen yüreklerimiz, bu son olayla bir kez daha yasa boğuldu. Zanlı soğukkanlılıkla, kanları donduran şu itiraflarda bulundu:“Hapisten çıktığımda kafamda birilerini öldürmek vardı.Gözüme birilerini kestirmiştim. Ancak bir bıçak darbesiyle öldürebileceğim kişiler aradım. Ceren Özdemir’i hiç tanımıyorum. Zıpkın almayı düşündüm. Bıçak çaldım. Daha fazla kişiyi öldürmek için tabanca bulmaya çalıştım. Ama param olmadığı için yapamadım. Olay günü kızı gördüm, takip ettim…. Bıçağı rastgele iki defa sapladım.Koşarak oradan uzaklaştım. Sabah kendime yeni avlar aradım ama fırsat bulamadım…” Soğukkanlılıkla bunları anlatan birinin normal olmadığı aşikârdır. Belli ki bu seri katilin kalbi taşlaşmış,tüm kötülükler karakteri olmuştur.
Katil Özgür Arduç’ un 2005 yılında ‘Kasten öldürmeye teşebbüs’ suçu işlediği, diğer suçları nedeniyle toplam; 23 yıl 79 ay 148 gün hapis cezasına çarptırıldığı anlaşılmıştır.
Özgür Arduç, yetiştirme yurdunda büyüdüğünü, burada bir görevli tarafından uzun yıllar işkence gördüğünü, cezaevine girdikten sonra, çıktığında o kişiyi öldürmeyi düşündüğünü söylemiştir. Fakat firar ettikten sonra rotasını masum insanlara çevirmiştir.
Annesiz babasız, kötü ortamlarda yetişen çocukların akıbetlerinin pek de iç açıcı olmadığını araştırmalar bize göstermektedir.Fakat asıl olan cezaevlerindeki başıboşluktur.
Geçen gün haberlerde; cezaevinden çıkan birinin, insanları telefonla dolandırmaya çalışırken yakalandığını dinlemiştim. Soygunculuğu cezaevinde öğrendiğini söylüyordu. Peki cezaevlerine düşenlere olumlu anlamda neden kurslar seminerler yoluyla bilgi verilmez. Ya da suç işleme potansiyeli olanlar, neden açık cezaevlerine nakledilerek kolayca kaçmaları sağlanır? Çünkü cezaevinden izinli çıkıp suç işleyenlerin sayısı hayli kabarık. İş o vakalardan bazıları: -Geçen ay İzmir Buca’da hükümlü Şehmuz Selçuk (24), sevgilisi Melisa Kalem’i pompalı tüfekle öldürüp intihar etti. -Eylül ayında Emrah Yaşar, İstanbul Taksim’de üniversite öğrencisi Halit Ayar’ı (23) kendisine para vermediği için bıçaklayarak öldürdü. -Yine eylülde Ersin Ü, İstanbul’da eski eşi Kübra T’yi önce bıçakladı, ardından da kızgın yağ ile yaktı. -Eylülde Ankara’da A.K, bir çocuğa cinsel istismarda bulundu. -Temmuz ayında Samsun Bafra’da Mevlit T, tartıştığı eşi Ayla T’yi sokak ortasında tüfekle vurup ağır yaraladı. -Temmuzda Denizli D Tipi Cezaevinden izinli çıkan M.Ö, aralarında husumet bulunan Ahmet Alkan ile amcası Süleyman Alkan’ı tüfekle vurarak canlarına kıydı. -Haziranda İzmir’de Göksel Sağlam, iki çocuğunun annesi eski eşi Habibe Çevik ve baldızı Fatma Akdağ’ı katletti. -Geçen yıl Ankara’da Fevzi Çelik, eşi İlknur Çelik’i 15 yerinden bıçaklayarak öldürdü. -2017’de Murat Özkara, eşini boğazından bıçaklayarak ölümüne sebep oldu.
Umarım bu son üzücü vaka yetkililerin kulağına küpe olur. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Şaban Yılmaz’a göre, Türkiye'de 78'i açık olmak üzere 385 cezaevi bulunmaktadır.Yılmaz, cezaevi kapasitesinin 220 bin olduğunu ancak 260 bin hükümlü ve tutuklunun bulunduğunu ve bugün itibari ile 40 bin kişilik bir fazlalığın olduğunu bildirmiştir. Ülkemizde bu kadar çok cezaevi,hükümlü ve tutukluolması, ülkemiz ve eğitimiz adına utanç vericidir.
Teknoloji ilerledikçe bilimsel bulguların ışığında daha kullanışlı aletler, makinalar üretilmekte. Ömür boyu paslanmazlık garantileri verilmektedir. Bir eğitim kurumu, neden mezun ettiği öğrencileri için karnelerine: “ömür boyu suç işlemez, kötülük yapmaz” ifadesini yazamamaktadır. Düşündürücü ve esef verici bir durumdur bu insanlık adına.
Yıllar önce, yolu düzgün olmadığı için sadece kamyonla gitmek zorunda olduğumuz bir köyün, yol kenarındaki sebze ve meyve çuvallarını görmüştüm. Bu köyün tek öğretmeni olan abime; “çuvallar niçin yol kenarına yığılmış” dediğimde, “onlar yarın sabah ilçe pazarına gidecek”demişti. “Peki gece bunları çalan olmaz mı?” soruma gülerek; “mümkün değil, buralarda böyle kötü şeylere rastlanmaz” diye cevap vermişti.
Evet medeniyetten, lise ve üniversiteden çok ırak, dağ başında bir orman köyü. Fakat duru, temiz ve dürüst.Şimdi aklımıza gelen soruyu paylaşalım. İnsanları eğitim mi bozuyor acaba? Yıllarca okumuş, yaldızlı diplomalar almış, kariyer sahibi insanların yaptıkları; “kötülükleri, şiddeti, insan öldürmeyi, kabalıkları, hileleri, yalanları, aldatmaları” nasıl açıklayacağız?
Öyleyse “okumaya, ilme” kötü gözle mi bakmalıyız? Elbette ki hayır. Fakat eğitimin içinden; “acıma, değer verme, merhamet, sevgi, hoşgörü, yardımseverlik, dayanışma,yardımlaşma, ahlak, inanç vb. gibi manevi kısımlar” ayıklanırsa, sadece “bilgi yükleme” dediğimiz “öğretim” yönüne ağırlık verilirse, ilmin ruhu alınarak, yalnız beden kısmı inşa edilir. Ruhsuz beden de hiçbir şeye yaramaz.
“Bir insanı “ahlaken” eğitmeden, sadece “zihnen” eğitmek, topluma bir bela kazandırmaktır.” Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.
Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş: “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin “insan olması için” çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
“İnsan görünüşlü” olmak başka, “insan olmak” başka şeydir. Kişi olabilmek için yalnızca insan görünüşlü olmanın, insan türünün herhangi bir bireyi, bir nüshası olmasına yetmeyeceğinden, insanda belli bir takım niteliklerin bulunması da gerekmektedir.
Şimdiye kadar hepimiz daha iyi hayatlara sahip olmak istedik, ama çok azımız “daha iyi bir insan” olabilmeyi arzuladı. Dünya, insan olanların sayesinde güzeldir.
“Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir.”Platon “Eğitimin insanı bozmaması yetmez, daha iyiden yana değiştirmesi gerekir.”Michel de Montaigne
Sevgiyle kalın… |
||
Etiketler: Ceren, Özdemir’in, Ardından, |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.