Türk Milli Eğitiminin sorunları hiç bitmediği gibi her geçen gün mevcut sorunlara yenileri ekleniyor.

En ciddi sorunların başında da liyakata göre idareci atamalarının yapılmaması sonucunda ki olumsuzluklar neticesinde eğitimin “KALİTE”sinin düşmesidir.

Son dönemlerde milli eğitim kurumları içinde çok ciddi bir kadrolaşmanın hüküm sürdüğü konuşuluyor, hatta askeri bildirgelere kadar konu oluyor.

Son olarak MEB’nın Nisan ve Mayıs aylarında yaptığı 10 bin yönetici atamasını Danıştay kararı ile geri alma durumu ortaya çıktı. Şayet tüm atanan yöneticiler geri çekilirse bir süre okullarımız ciddi boyutta kargaşa yaşayacaktır.

Liyakata göre atama yapılmamasının sonucudur, bu gelişmeler. Zaten okul idarelerinin yanlış tutumlarını her gün gazetelerden okuyoruz. Bir taraftan kayıt parası alınmayacak denilirken, öbür taraftan “20 YTL parası” olmadığı için kaydını yaptıramayan velilerin haberlerini okuyoruz.

Eğitimde ki sorunlar konuşmakla bitmez. Ancak bizim kulağımıza gelen bir takım duyumlar eğitim adına hiç de iyi değil. Bu duyumları araştırıyoruz ve yeterli bilgilere de ulaştık.

Özellikle Körfez ilçede bazı okullarda öğrencilerin dersanelere yönlendirilmesi, bazı dersane ve etüd merkezlerinde çalışan öğretmenlerin öğrencileri bu merkezlere yönlendirdikleri, bazı okul idarelerinin ilişki içinde oldukları dersanelerin her türlü reklamını okullarında yaptıkları ve yine bazı idarecilerin öğretmenlerin ders programlarını yaparken dersane ve etüd merkezinde çalışan öğretmenlerin programlarında ayrıcalıklar yaptıkları gibi duyumlar gelmektedir.

Eğitimi ticari zihniyetle yöneten bu tür yöneticiler bilmelilerdir ki, eğitimi tam anlamıyla sermayenin hizmetine sunmaktadırlar. Oysa amaç okullarındaki eğitimin kalitesini yükseltmek olmalıdır.

Asıl çok daha kaygı verici duyumlarda ulaşmaktadır. Bazı velilerin kendilerini okul idarelerinin üzerinde gördükleri ve çocuklarının derslerine girecek öğretmenlerin listelerini oluşturdukları dahi konuşulmaktadır. Okul idarelerine bu yönde yapılacak baskılar karşısında bazı idareciler “sessiz” kalabilmekte ve istenilenleri yaparak adeta okullarında ki “idari boşlukları” tescillemektedirler.

Eğitim adına yapılması gereken asıl önemli unsur, yazımın başında da söylediğim gibi oturdukları “koltuk”ları doldurabilecek “liyakate” sahip olan idarecilerin atanmasıdır.

Yukarıda belirttiğim duyumlar ile ilgili olarak yazılarıma elde ettiğim veriler sonucuna göre devam edeceğim. Amacım yanlışları ortaya çıkartmak ve bu yanlışlıklara meydan verecek kişilerin, eğitimi daha da kalitesiz hale getirecek uygulamalarına son verilmesini sağlamaktır.

Çok yakında bu tür verilerden yola çıkarak yanlış uygulamalar içindeki okul ve idarecilerin isimleriyle yine bu köşede görüşmek üzere kalın sağlıcakla.