Türk Eğitim-Senli gibi düşüneceğim hiç aklıma gelmezdi. Ama yaşam sürprizlere gebedir. Bazen hiç ummadığımız olaylarla karşılaşabiliyor, çok ilginç gelişmeleri yaşayabiliyorsunuz.
Her şey aklıma gelirdi ama bir gün bir konuda Türk Eğitim-Sen’in baktığı pencereden bakacağım hiç aklıma gelmezdi.
Türkiye konjonktüründe özellikle de son yıllarda öylesine gelişmeler yaşadık ki bunlara kimileri açılım dedi, kimileri ise çağın gereği dedi. Ancak bu yaşananlar da büyük tartışmalara neden oldu. Çünkü her talep bir şeyleri yok ediyor, bizi bir arada tutan millet kavramını tartışılır kılıyordu.
Sakın bu konularda nerden çıktı demeyin. Geçtiğimiz günlerde bir TV programına katılan çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya bir öğrenci tarafından “İlköğretim öğrencilerince 12 Eylül’ü anımsatır biçimde sabahları okutulan ‘Andımız’ müfredattan kaldırılacak mı ?” sorusu yöneltildi. Bakan Çubukçu ise, “Sizin yönelttiğiniz bu sorunun ardından bu konu tartışmaya açılmıştır, pedagoglara danışmak gerek” dedi. Oysa Milli Eğitim camiasından gelen bir bakan olsaydı Andımızın amacına değinir ve Andımız içinde geçen Türk kavramını açıklardı.
Öğrencinin bu sorusu ve ardından yaşanan Bakanın yaklaşımı yeni bir süreci başlattı. Belki de önümüzdeki günlerde yeni bir açılımla karşı karşıya kalabiliriz.
Bakanın bu açıklaması üzerine özellikle eğitim sendikaları ile pedagogların ifadeleri çok büyük önem kazandı. Kısaca sizlerle bu ifadeleri paylaşmak istiyorum.
Eğitim bilimci, Pedagog Özlem Özden Tunca, “Çocuklarda soyut muhakeme 10-11 yaşlarından itibaren gelişmeye başlıyor. Çocukların bir arada bulunduğu, birlikte gerçekleştirdiği törenler bütünlük sağlıyor ve dikkat ve disiplin dahilinde çocuklarda bir arada olma bilincine katkı sağlıyor” diyor.
Bir başka Pedagog, Psikolojik Danışman Aykut Akova, “Çocuklara kazandırmak istediğimiz şeyler ne kadar erken yaşta kazandırılırsa o kadar iyi olacaktır. Zihinsel gelişim belli yaşlarda kazandırılır. İleriki yaşlarda öğretmek zor olur” diyor.
Bir başka eğitim bilimci Pedagog Süheyla Özgirgin, “Çocuklara değer aktarımı erken yaşlarda yapılmalı daha sonra hiç olmaz” diyor.
Eğitim-Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise “Çocukları kendimize benzetme kaygısı gütmeden, tek tip adam yetiştirme düşüncesine girmeden eğitimi özgürleştirelim” diyor. Gündoğdu, “tek tip yerine özgür eğitim” diyerek bir yerde “Andımız”ın çok önemli olmadığına vurgu yapıyor.
Bir diğer eğitim sendikası Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, “Toplumsal değerleri kavratmanın yolu bunların sürekli tekrarından mı geçer? Bu tekrarlar değerlere tepkisizliğe neden olabilir mi? Bu değerleri tek bir etnik kimlik görmek ne kadar doğrudur? Bu küçücük çocukların kafasında ayrımcılığı ve ötekileştirmeyi yaratmaz mı?” diyerek bir yerde Andımız’ın gereksiz olduğunu ve tartışılmasını uygun gördüğünü ifade ediyor. Bir zamanlar birlikte mücadele içinde olduğum bu oluşumun bugün içinde değilim. Ve bu tür açıklamalar yapıldıkça da bugün için ne kadar doğru yaptığımı bir kez daha anlıyorum. Çünkü bir eğitim sendikası genel başkanının bana göre Andımız’ı tartışmaya açacak bir soru üzerine Atatürk’ün Türk kavramına bakışını açıklaması gerektiğine inanıyorum. Atatürk’ün ‘Türk’ nitelendirmesi, Türkiye Cumhuriyetini benimsemiş insanlar topluluğundan oluşmuş bir millet ifadesi olduğunun kesinlikle vurgulanmasının doğru olduğunu düşünüyorum.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Kanca ise Andımızın asıl dayanağına vurgu yapıyor. Kanca; “Milli Eğitimde 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu açıktır. Türk Milli Eğitiminin temel amacı laik, demokratik bir cumhuriyetle ilerlemek, eğitim vermektir. Andımızı tartışmaya açan insanların rahatsızlığı buradaki Türk kelimesinden kaynaklanmaktadır. Bu ülkeyi sevmeyi, milli ve manevi değerlere bağlılığımızı biz küçük yaşlarda öğrendik. Üniversite de bunu okutmanın anlamı var mıdır, ağaç yaşken eğilir.” diyor.
İşte bir eğitim sendikasının duruşu, diline sağlık Kanca, hiçbir yorum yapmıyorum, sadece alkışlıyorum.
|