Bilindiği üzere Türkiye’de ki sendikal gelişmeler üzerine en çok söz sahibi olan sendika Eğitim-Sen’dir. Çünkü gerek yıllar öncesinden başlatılan örgütlenmelerin bir uzantısı olması gerekse de kamu çalışanlarının sendikalaşma özgürlüğünün önünün açılmasında pay sahibi olması bu durumu netleştirmektedir.

Dün Eğitim-Sen Kocaeli Şubesi’nin olağan 3. Genel Kurulu’nu izledim. Görmüş olduğum manzarayla birlikte, geçen süreçteki izlenimlerimle bir takım tahlilleri siz okurlarımla paylaşmak istiyorum.

Önce Saral gitti, ardından da Bahçeci.

Namık Saral Eğitim-Sen Körfez Temsilcisiydi. Ancak son yapılan Körfez ilçe genel kurulunda çıkan iki listeli seçimde karşı grubun ezici galibiyeti ile seçimleri kaybetti.

İşte o gün Bahçeci’nin de örgüt içinde şansının çok azaldığı gün gibi ortaya çıktı.

Bunun sebeplerini araştırdığımızda ise sendika içindeki bazı grupların ideolojilerinin, ülke üzerindeki bir takım gündemlerle örtüşmesi ve bunun sonucunda da sendika içindeki Atatürkçü, Laik, Cumhuriyetçi, Kemalist olarak kendisini tanımlayanların Eğitim-Sen ile yollarını ayırmasının büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.

Kaldı ki Eğitim-Sen Kocaeli Şubesi Mali Sekreteri Osman Çolakoğlu genel kurula hitaben çalışma raporunun mali kısımlarını okurken çok önemli mesajlar verdi. Çalokoğlu, “Sendikamız ciddi manada kan kaybediyor. Üye sayısı azalıyor” dedi.

Bu durum Osman Bahçeci’nin neden kaybettiğini ortaya koyuyor. Sendikayı terk eden yukarıda sıfatlarıyla açıkladığım kişiler genel anlamda her zaman Bahçeci ve arkadaşlarını desteklemişlerdir. Ancak özellikle de 22 temmuz seçimleri aşamasında ve seçimler sonrası günlerde ki gelişmeler karşısında Osman Bahçeci ve arkadaşlarının tavırları bugün Eğitim-Sen Genel Kurulu’ndan zaferle çıkan arkadaşların sendika içinde güçlenmesini sağlamıştır.

Ben Körfez seçimlerinden sonra Osman Bahçeci’nin şube yönetimine aday olması durumunda kesinlikle kaybedeceğini bir çok arkadaşımla paylaştım. Hatta genel kurul salonunda da bazı arkadaşlarımızla bu durumu değerlendirirken kesinlikle Veysel Kaplan’ın kazanacağını tahmin ettiğimi belirttim.

Eğitim-Sen içinde bir çok gruplar yer almaktadır. Ben seçime yönelik fikrimi söylediğimde bir arkadaşım Bahçeci listesini dört grubun desteklediğini, oysa karşısındaki listenin ise ikili ittifak olduğunu belirtti.

Ben ise bu durum karşısında artık grup sayısının değil, grupların ne kadar etkili olabildiğinin önemli olduğunu vurguladım ve sonuçta da yanılmadım.

Durumu biraz daha özetleyerek ifade etmem gerekirse uygulanan politikalar sendika içindeki Kemalist kişileri hiçbir zaman memnun etmediği için seçim kaybedilmiştir. Hatta Cumhuriyet mitinglerine katılınmaması konusunda işaretler veren gerek genel merkez gerekse yerelde ki yöneticiler, katılan kişileri “cunta”cılıkla dahi suçlamışlardır.

İşte son tahlilde şu ortaya çıkmaktadır. Oy aldığın kendi tabanınla zıt işler yapmaya kalkarsan, oy aldığın kaleleri birer birer kaybedersin

Peki böyle olursa sonuç ne olur….

Kocaman bir HÜSRAN