Bu hafta çok farklı bir yazı kaleme almak istiyor iken son günlerde yaşadığımız bir olay tüm planlarımı alt üst etti. Bunun sonucunda da yazmayı düşündüğüm konuyu şimdilik ileri bir tarihe erteliyor ve gündemi meşgul eden, insanlığın içini sızlatan bir konuya değinmek istiyorum.
Mardin’in Mazıdağı ilçesi Bilge Köyü’nde yaşadığımız vahşetten bahsettiğimi sanırım hemen anladınız.
Nasıl bir intikam duygusu ile yapıldığı anlaşılmayan, hiçbir insani davranışla ifade edilemeyen bu hareket hepimizin içini acıttı.
6’sı çocuk, 17’si kadın olmak üzere 44 kişiyi katleden, uzun namlulu silahlarını insanların üzerine doğrultan ve gözü dönmüşçesine ateş ederek bu insanları yok etmeye çalışan duygunun ne olduğu büyük merak konusu oldu.
Aynı sülaleden oldukları ifade edilen bu iki gurup arasında bir çok kez değişik gerilimler yaşandığı ve bu gerilimlerin sonucunda bu katliamın gerçekleştirildiği konuşuluyor. Ancak nasıl bir duygudur ki küçücük bebelerin üzerine uzun namlulu silahlarla ateş ederek “kimseyi sağ bırakmayın” diye bağırabiliyorlar.
Aslında bu davranış kesinlikle uzmanlar tarafından geniş yönlü incelenecektir ama saldırıyı yapanların yaşadığı korkudan kaynaklanmış olabilir diye düşünüyorum.
Çünkü bu davranış tek bir şekilde açıklanabilir gibi gözüküyor. Saldırıyı gerçekleştirenler, husumet yaşadıkları aileden kimsenin hayatta kalmamasını amaçlıyor gibi gözükmektedir. Beşikteki bebekten tutunda, doğmamış çocuğa kadar öldürmeyi amaçlayan bu kişiler, geride kimsenin kalmamasını ve kalanlarında bu vahşeti unutmayacağını, mutlaka karşılığını vereceğini biliyorlardı sanırım.
Bu vahşet zannetmiyorum ki sadece töre veya öfkeden kaynaklı bir saldırı olarak değerlendirilebilsin. Vahşete karar vermişler ancak ilerisini de düşünerek hareket etmiş oldukları belli.
Ülkemizi dehşete düşüren bu olay tüylerimizi diken diken etti.
Üzüntümüz çok büyük.
Ekranlarda izlediğimiz 10 yaşlarında çocukların anne, baba ve kardeşleriyle, akrabalarının gözleri önünde nasıl öldürüldüklerini anlattıkları görüntüler vahşetin boyutunu görmemizi de sağlıyor.
Bu vahşet tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir.
44 ferdini yitiren Çelebi ailesinin katledildiği evin görüntülerini izlediğimde dikkatimi çeken bir konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Yıllarca Güneydoğu Bölgesi’nde çalışmış birisi olarak bölge halkımızın acılarını, sorunlarını, yaşam şartlarını ve ortamlarını da çok iyi biliyorum.
Ve yorumsuz olarak şunu ifade etmek istiyorum ki, belki bir çoğumuzun evinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün portresinin asılı olmadığını düşünürsek Çelebi ailesinin evlerinin salonunda Atatürk portresinin asılı olduğu da dikkatimden kaçmadı.
Çelebi ailesinin yaşadığı bu vahşette hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaşamını yitirenlerin yakınlarına ve Ulusumuza da başsağlığı diliyorum.
|