Bazen hikâyeler, bazen atasözleri, bazen özdeyişler o kadar çok ifadeyi içinde barındırır ki anlatılmak istenen fikrin çok iyi anlaşılmasını sağlar.
Bugün sizlerle; beğeneceğinizi umduğum, anlaşılır ve bir o kadar da ders çıkarılır nitelikte olduğunu düşündüğüm bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum.
Çünkü herkes konuşuyor, eleştiriyor ama “silkinerek kendime geleyim” diyene hiç rastlanmıyor.
Ne yazık ki toplumumuzda da bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan o kadar çok insan var ki, bilip bilmeden eleştirmekten öte başka da vazifeleri yok.
Bu tür insanlar hiç farkına varmadan dahi olsa bazen eleştirdikçe, eleştirdikleri kişi veya kurumlara güç kattıklarının farkına dahi varamamaktadırlar. Her ne kadar amaçları eleştirerek güçsüzleştirmek, yok etmek, zora sokmak olsa da bir bakarsınız ki eleştiriler neticesinde bir dev yaratmışlar.
Aşağıda okuyacağınız hikâyenin kahramanı gibi silkinerek yaşama tutunmanın ve olumlu her şeyin üzerini örtmeye çalışanlara fırsat vermemenin tam zamanı.
Yakınıp, sızlanmak zamanı çoktan geçti,
Zaman aynaya bakma ve “ben ne yaptım” deme zamanı.
KUYUYA DÜŞEN EŞEK MİSALİ
Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine düşmüş.
Niye düşer, nasıl düşer sormayın. Eşek bu. Düşmüş işte.
Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü.
Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm.
Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.
Ayıptır söylemesi, anırdı yani. Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.
Zavallı eşeği kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor.
Üstelik yaralanmış. Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.
Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.
Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez. Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.
Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.
Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü.
Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.
Köylüler ağzı açık bakakaldı. Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.
(Ne bazeni, çoğu zaman.)
Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.
Kör kuyuda olsak bile…
|