O, bir neferdi,
O, aydınlanmanın,
O, ilericiliğin,
O, çağdaşlığın bir neferiydi.
Kim ne derse desin yaptığı başarılı çalışmalarıyla tarihin altın sayfalarının en güzel yerine adını kazıdı.
O, tıp alanında yaptığı çalışmaları yeterli görmedi.
Sadece mesleği ile ilgili çalışmaları yeterli görmeyerek özellikle de eğitim olmak üzere bir çok alanda çalışmalarını sürdürdü.
Türkiye’nin aydınlanması için eğitimin önemine dikkat çekerek okutulmayan kız çocuklarının eğitilmeleri için ne gerekiyorsa yaptı.
Ekonomik zorluk içinde oldukları için okutulmayan çocuklar için maddi destek, eğitim yuvası bulunmayan bölgeler için okul, yurt inşa edilmesini sağladı.
Aydınlanmanın ve çağdaşlaşmanın yolunun, kadınların cahil kalmamasından geçtiğinden hareketle büyük bir mücadele başlattı.
Eğitimde fırsat eşitliğini sağlama yönünde, Türkiye’nin doğusu ve batısı arasındaki imkanların eşitlenmesi için büyük çalışmalar içine girdi.
Sponsorlar üzerinden yapımını gerçekleştirdiği yurt ve okullarda kız çocuklarının eğitilmesini gerçekleştirdi.
O, bunları yaparken söylenenlere kulaklarını tıkadı. Bir çok kötü sözlere maruz kaldı ama çalışma azminde en ufak bir azalma olmadığı gibi bu söylemler çalışma azmine güç kattı.
O, çok iyi biliyordu ki, ‘kötü söz sahibine yakışır’dı.
Türkan hocamın girişimleriyle Milliyet'in "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası kapsamında, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇDDY) ve hayırsever Dr. Şefika Yıldız'ın katkılarıyla Yalova'nın Çiftlikköy ilçesinde yaptırılan kız öğrenci yurdu temel atma törenine katılmıştım. Tören sonrası Türkan hocam ve 10-15 kişiden oluşan ÇYDD üyesi arkadaşlarla birlikte Yalova’da Atatürk için yapılan bir evi ziyarete gittik. Gezdiğimiz evin şöyle bir gerçeği vardı, “TÜRKİYE Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1928 yılında Yalova’ya geldiğinde, özellikle hayvancılık ve meyvecilik potansiyeli nedeniyle araziler satın alır. 1929 yılında kurulan çiftlikte, Atatürk için küçük bir ev de yapılır. Evin yakınındaki bir ağacın büyümesi ve eve zarar verir hale gelmesi üzerine çiftlik çalışanları ağacın dalını kesmeye kalkarlar. Buna itiraz eden Atatürk, ağaca dokunmamak için evi taşıtır”
Biz o gün o evi gezmiş ardından hemen yakınındaki çay bahçesinde çay içmiştik. Çayımızı yudumlarken kendisi ile uzun bir sohbet etme imkanı da buldum. Konu, hakkında konuşulan iddialara geldiğinde şu cevabı verdi; “Biz çalışmalarımızla toplumun aydınlanması için çalışıyoruz. Halkın cahil kalmasını isteyen çevreler bizim çalışmalarımızdan rahatsız olacaklardır. Bu çok normal. O yüzden bu söylentileri hiç dikkate almayacağız. Biz doğrularımızla yaşamaya devam edeceğiz” dedi.
Türkan hocamın bu kararlı duruşu ve mücadeleci ruhunu yaşatma sözü veren gençler Dr. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde Türk Bayrağı’na sarılı Saylan’ın cenazesi önünde and içtiklerinde salondakiler tarafından ayakta alkışlandılar. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda, Türkan hocalarını son yolculuğuna uğurlayan yüz binlerce gencin gözlerindeki ışıltı “sen görevini tamamladın, bu bayrağı bıraktığın yerden biz taşıyacağız” der gibiydi.
“ÇYDD, Saylan’ın vefatıyla zor günler yaşar, eskisi kadar etkili olamaz” diyenlere en güzel cevabı veren yine Atatürk’ün gençleriydi.
Türkan hocam, “Görevimi yerine getirdim, ölüme de hazırım” diyerek aramızdan ayrıldın ama görevi teslim ettiğin yüz binlerce genç olduğu için gözün arkada kalmasın.
ÇYDD, kaldığı yerden yoluna devam edecek, ektiğin tohumlar yurdumuzun her bir köşesinde çim salacak ve birer fidana dönüşecektir.
Sana gelince, vasiyetin üzerine cenaze namazını kıldırtan Beyoğlu emekli müftüsü İhsan Özkeş’in ifadesi her şeyi özetliyor: “EĞİTİME VERDİĞİ DESTEKTEN DOLAYI ÖDÜLÜNÜ ALLAH’TAN ALACAKTIR”
|